Fenerbahçe, bugün Ulusoy Federasyonu ile yaşadığı sorunların bir benzerini, hatta daha da beterini 1960-61 sezonunda o günün federasyonu ile de yaşamıştı. Muhterem Özyurt başkanlığındaki federasyon ile Sulhi Garan'ın MHK'si Kanarya'yı şampiyon yapmamak için her yolu denemişti.. Ancak sezon sonu gülen yine Fenerbahçe olmuştu
***Federasyon bundan 46 sene önce de Fenerbahçe düşmanıydıFenerbahçe bugün Haluk Ulusoy Federasyonu ile hangi sorunları yaşıyorsa, bundan 46 yıl önce de o zamanın Futbol Federasyonu ile benzer problemleri yaşamış.. Hatta daha da fazla acılar çekmiş.. Gidiyoruz o yıllara; 1960-61 sezonu.. 27 Mayıs ihtilalinin rüzgarlarının çok sert estiği günler.. Futbol Federasyonu ve kurulları değişmiş.. İstifa eden federasyonun yerine Muhterem Özyurt Federasyonu kurulmuş.. Yönetimde bulunan ve aynı zamanda MHK Başkanı da olan Sulhi Garan, Halim Çorbalı ve Mustafa Çakar (Ahmet Çakar'ın babası) o dönemde sıkı birer Fenerbahçe karşıtı isimler. Ve bu 3'lü Sarı-Lacivertli kulübe kesinlikle sempati duymuyor.. MHK Başkanı Sulhi Garan'ın Fenerbahçe düşmanlığı sezon başlangıcında hemen etkisini gösteriyor. Bir maçta, o yıllarda en centilmen futbolcu ünvanını bir kaç kez üst üste kazanmış olan oyunculardan Yüksel ile Hilmi, hakemlerin karşılaşma sırasındaki taraflı tutumlarını protesto ederek ''Siz Türk futbolunun katillerisiniz'' diye bağırıyor.. İki futbolcu bunun üzerine Federasyon tarafından 15'er gün cezaya çarptırılıyor.. Futbol Federasyonu ve MHK'nin ilk yarı boyunca Sarı-Lacivertli kulübe karşı tüm düşmanca tavırlarına karşı takım devreyi Galatasaray'ın sadece 1 puan gerisinde ikinci olarak tamamlıyor. Sezonun ikinci yarısı ise tamamen bir Fenerbahçe-Galatasaray çekişmesi olarak geçiyor. Federasyon ise bu kavgada Galatasaray'dan yana ağırlık koyuyor ve Sarı-Kırmızılı takımın şampiyon olabilmesi için herşeyi yapıyor.. Bu düzende 28'inci haftaya kadar geliniyor.. Fenerbahçe bir hafta önce Adana Demirspor'u 5-0 yenmiş. O haftaki rakip ise Gençlerbirliği.. Başkent ekibinin başkanı ve yöneticileri maç öncesi ortamı germek için herşeyi yapıyorlar. Hatta başkanları biraz daha ileri giderek Sarı-Lacivertliler'i kızdıracak şu demeci veriyor: -''Eğer Fener'e yenilirsek, yakama Fenerbahçe rozeti takıp, bir ay dolaşacağım..'' Bu söz maç öncesi tansiyonu iyice yükseltiyor.. Karşılaşmanın 82'nci dakikası 3-2 Gençlerbirliği'nin üstünlüğü ile geçiliyor.. 83'üncü dakikada Fenerbahçe Yüksel ile beraberlik golünü buluyor. Ancak orta hakem Muzaffer Sarvan (Eski hakem Oğuz Sarvan'ın babası) bu nizami golü vermesine rağmen yan hakemin ısrarla kaldırdığı bayrak sonrası tam 2 dakika sonra golü iptal ediyor.. Futbolcularla, hakem Muzaffer Sarvan arasında kısa süreli bir gerginlik yaşanırken, sahanın içine kadar giren bir Deniz subayı ''Ben Albayım. Atın bu şerefsizleri dışarı'' diyerek, Fenerbahçeli futbolculardan Hilmi ve Şeref'in boğazına sarılıyor. Dünyada eşi benzeri görülmeyen bu olay sonrasında maç yeniden başlıyor. 86'ncı dakikada Şeref'in vuruşu skoru 3-3'e getiriyor. Bir önceki golü iptal ettiren yan hakem bayrağını yine kaldırıyor. Ancak hakem Sarvan bu kez ona uymayarak golü sayıyor. Ve karşılaşma da bu sonuçla bitiyor. Maç sonrası ise seyircilerden biri sahaya bir şişe fırlatıyor. Bu da olay oluyor. MHK Başkanı Sulhi Garan ertesi gün soluğu Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural'ın yanında alıyor. ''Eğer Fenerbahçe'ye ceza verilmezse hakemler maçlara çıkmayacak'' tehdidinde bulunuyor. Sıkıyönetim komutanı bunun üzerine Rüştü Dağlaroğlu, Faruk Ilgaz ve Fikret Kırcan'ı makamına çağırıyor. Onlara şu uyarıda bulunuyor; -''Siz ve kulübünüz çok tehlikeli yoldasınız.. Size karşı sert tedbirler almak üzereydik ama dua edin Korgeneralimiz bu işi bir sivile havale etti. Fakat bir şartla. Eğer Cuma gününe kadar suçluları cezalandırmazsanız kulübünüzün tüm spor faaliyetlerini 11 Mart'tan itibaren durduracağız..'' Bunun üzerine sözü Rüştü Dağlaroğlu alıyor.. ''Bakın sayın komutan. Fenerbahçe Kulübü bundan 40 yıl öncede kapatılmak istenmiş. Kaldı ki o tarihteki suçlamalar bugünkü gibi iftira değil gerçekti. Kulübümüz o tarihte düşmanla savaşmak için Anadolu'ya silah sevkiyatını gerçekleştirmiş, başta İngilizler olmak üzere işgal kuvvetlerinin tepkisini çekmişti. Kulübümüzü kapatmak için İngiliz askerleri bahçede beklerdi. O zaman düşmanların komutanı General Harrington'un başaramadığı bu olayı bugün sizin yapmaya çalışmanız bizi çok üzdü. Fenerbahçe, başta Atatürk olmak üzere tüm ulusun sevgisini kazanmış bir kulüptür. Sahaya atılan şişenin sorumlusu kulübümüz değil, bize karşı düşmanca bir tavır takınan Futbol Federasyonu ve MHK'dır'' diye konuyu bağlıyor.. Bunun üzerine gerginlik bir süreliğine rafa kalkıyor. Ancak hıncını asker yoluyla alamayan Federasyon, teknik direktör Szekely ile birlikte 6 oyuncuyu ceza kuruluna sevkediyor. Fenerbahçe Yönetimi aynen bugünlerde de olduğu gibi bunun üzerine sert bir açıklama yapıyor. Fenerbahçe Atina'ya özel bir maç oynamaya gittiği zaman da cezalar açıklanıyor. Buna göre Şeref, Lefter ve Hilmi'ye 1'er, Yüksel ile Kadri'ye 2'şer, Kaptan Naci'ye 3, teknik direktör Szekely'e de 1 ay ceza veriliyor. Cezalardan o tarihte kulüpte genel sekreter olarak görev yapan Faruk Ilgaz da 6 ayla nasibini alıyor. Cezaların açıklanmasından sonra Türkiye bibirine giriyor. Ortaklık karışıyor. İşin ilgiç tarafı, hakem Muzaffer Sarvan'ın ''Fenerbahçe'den hiç kimsenin bana bir saldırısı olmadı. Federasyon bana 'maçı neden tatil etmedin' diyerek büyük baskı yaptı'' sözleri üzerine bu cezaların bir federasyon tezgahı ile verildiği ortaya çıkıyor. Ancak Fenerbahçe herşeye rağmen ve tüm as oyuncularının cezalı olmasına karşın İstanbulspor'u sahaya sürdüğü gençlerle 6-2 yeniyor ve Türkiye Ligi'nde ikinci şampiyonluğuna ulaşıyor..
MERİÇ TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment