Önce Birinci Dünya Savaşı, sonra Kurtuluş Savaşı derken, Fenerbahçe'nin formasını çıkarıp, askeri üniformasını giyen futbolcuları şehit ya da gazi olunca takım çökmüştü. Kadro erimiş, Fenerbahçe'nin elinde oynatabileceği sadece 3 futbolcu kalmıştı.. Kayıplar nedeniyle, 1916-17 sezonunda lig, 15-16 yaş grubundaki çocuklarla oynanabilmişti. Fenerbahçe'nin Arif, Kaptan Galip ve Sabri gibi futbolcuları; çoğu kez savaş alanlarından kopup gelerek sahaya çıkmış ve takımlarına destek vermişlerdi. Dünyada böylesine cepheden lig maçlarına koşmuş, tekrar savaşa dönmüş başka futbolcular yoktu.. Arif'in kaybı, Fenerbahçe'nin müthiş bir milliyetçilik duygusunun kabarmasına yol açmıştı. Bunun bir uzantısı olarak, işgal yıllarında, Kurtuluş Savaşı, için çok aktif bir rol oynamıştı. Evet, Türk futbolu topyekün savaşın içindeydi. Ancak, arada çatlak sesler çıkmıyor değildi. Herkes koşa koşa cepheye giderken, bazı futbolcular, silah altına girmemek için çaba sarf ediyordu. Bunlardan biri de Nuri'ydi.. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak şımartılmıştı Nuri... Askere gitmek istemiyordu. Fenerbahçe Yönetimi, "Nasıl herkes düşmanla savaşıyorsa, sen de eline silah alacaksın" diye çıkışmıştı bu yetenekli futbolcusuna.. Ancak Nuri, zoru görünce patlamıştı: "Üzerime gelmeyin, yoksa Altınordu'ya geçerim!..." Başkan Hamit Hüsnü'nün cevabı kesindi: "Ya cepheye gidersin, ya Fener'den gidersin..." Nuri, blöfünün sökmediğini görünce, daha da küstahlaşmıştı; "Başkan ben bu kulüpten gidersem, birçok futbolcu da peşimden gelir." Hamit Hüsnü Bey'in Kuşdili'ndeki öfkesi, taa Kadıköy İskelesi'nden duyuluyordu: "Haddini bil, efendi... Fenerbahçe'de senin gibi başka bir vatan haini bulamazsın. Çabuk bu kulüpten defol.." Nuri'nin o andan itibaren, Fenerbahçe ile ilişkisi kesildi.. Ama, Nuri neden "Altınordu'ya geçerim" diyordu. Çünkü Altınordu, Osmanlı'nın güçlü isimlerinden Talat Paşa'nın başkanlığı, yani koruması altındaydı. Bünyesinde bulunan futbolcuları askere almıyordu. Herkes açlık ve yokluk çekerken, Altınordulu futbolcular bolluk içindeydi. Bazıları böyle çıkarını düşünürken, Fenerbahçe cephelerde şehit üstüne şehit veriyordu. Üstelik, sağ kalıp geri dönenlere de, hiçbir ayrıcalık yoktu. Onlar toplumdan ve kulüplerinden gördükleri saygıyı, en büyük nimet olarak bellemişlerdi. Vatan selamete çiksın, onlara yeterdi... Fenerbahçe, durup dururken, ya da kupası çok diye "Büyük kulüp" olmadı. Tarihi şerefle dolu olduğu için büyük kulüp oldu ve Türkiye'de milyonlar tarafından çok sevildi...
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
Sunday, December 31, 2006
İkiside şehit düştü ama silahlar yerine ulaştı
Devir, İstanbul'un işgal devri... Sabahın ilk ışıklarını karşılamak, işgal İstanbul'unda, sadece balıkçılara verilmiş bir hak... Lüfer, palamut, kofana... Artık, neyi takmışsan kafana... Ağ mı gerersin, olta mı atarsın, yoksa volta mı? Bu yalancı sabah özgürlüğü, boşuna değil. Çünkü, işgalciler de beslenecek. Sofralarına balığı kim getirecek? İşte bu görüntüde Fenerbahçe Kulübü'nün dereye bakan arka tarafındaki balıkçı teknesinde, çingene palamudu telaşı var. Ağlar da tamam.. "Vira Bismillah" denildi, denilecekti. Ama yükle yükle tekne dolmuyor, bu Fener'in balıkçıları denizi mi kurutmaya niyetli?... Aslında yüklenen ağ değil, silahtı... Olta yerine, uzun namlulu tüfek vardı... Mermiler, yem niyetine kullanılacaktı. Top, tüfek, bomba... Şimdilerde olsa, bunlar trole çıkıyor dersin. Fakat onlar, Anadolu'ya... Atatürk ve silah arkadaşlarına gidiyordu.. Çünkü onlar cephede cephane bekliyordu... Çünkü kurşun ata ata biterdi. Yooo, öyle değil... Ömür biter, kurşun bitmezdi. Sağolsun Fenerbahçe de, cephaneyi eksik etmezdi... Gecenin sessizliğinde karanlığı yaranlar, yalnız Fenerbahçe'nin balıkçı görünümündeki yurtseverleri değildi. Düşman, bir Rum ihbarının sinsiliğinde, kulüp binasına doğru sokuluyordu. İşgal kuvvetleri, Fenerbahçe'yi suç üstünde yakalayacaktı. Teknede taşıdıklarını, "Balıktı" diye yuttururken, işgalciler alıktı... Şimdi de, Fenerbahçe'yi faka bastıracaklardı. Sinsi sinsi sokulan silahlı kalabalık, kulüp binasındakilerin dikkatinden kaçmadı. Gözcüler, arkadaşlarını uyardı. Son bir gayretle, son parti silah tekneye yüklenirken, işgalciler iş işten geçtiği için telaş içinde ateşe başladı. Ancak, kulüpten karşılık gördüler... Fenerbahçe'nin ikinci takımında futbol oynamış Refik ve Mustafa Beyler düşmanı oyalıyordu. Ancak, sayıca çok üstün olan İngiliz işgalciler; kısa sürede binaya girdiler ve yüzlerce tüfeğin ateşi altında Refik ve Mustafa beyleri şehit ettiler. Ama, o arada tekne yola çıkarılmış, silahlar kurtarılmıştı. Düşman, hiçbir ipucu bulamamıştı. İki şehit vardı ama, hiç şahit yoktu. Onlar hayata gözlerini kapamadan, Anadolu'ya son cephaneyi ve son kafileyi göndermeye muvaffak olmuşlardı. Görev tamamlanmıştı. Ruhları şad olsun..
Kaynak : http://www.takvim.com.tr
Kaynak : http://www.takvim.com.tr
Labels:
futbol,
şehit,
sehit fenerbahçeliler,
silah arkadaşları
Hitler'in kahrolduğu maç (Kahrolsun siyonizm :))
Fenerbahçe tarihi hem muhteşem, hem de ilginç maçlarla dolu.. İşte 1941-42 sezonu; Alman diktatör Hitler'in propaganda takımı Admira özel maç için Türkiye'ye geliyor ve Sarı- Lacivertli ekiple oynamaya karar veriyor. Papazın Çayırı'ndaki karşılaşmayı 2-0 kazanan Kanarya, Hitler'e de mesaj göndermeyi ihmal etmiyor; "F.Bahçe kimseye boyun eğmez.."
***Hitler'in kahrolduğu maç
Fenerbahçe tarihi hem muhteşem, hem de ilginç maçlarla dolu.. İşte 1941-42 sezonu; Alman diktatör Hitler'in propaganda takımı Admira özel maç için Türkiye'ye geliyor ve Sarı- Lacivertli ekiple oynamaya karar veriyor. Papazın Çayırı'ndaki karşılaşmayı 2-0 kazanan Kanarya, Hitler'e de mesaj göndermeyi ihmal etmiyor; "F.Bahçe kimseye boyun eğmez..". 1941-42 sezonu... Aynı zamanda 2'nci Dünya Savaşı yılları. Türkiye Cumhuriyeti bir şekilde savaşın dışında kalmış.. Ancak Almanya'nın lideri Hitler her fırsatta Türkiye'yi, Birinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi yine yanlarına çekmek istiyor.. Ülke olarak henüz kendimizi yeni yeni toplamışız. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Almanlar'ın, dolayısıyla da Hitler'in baskısına ve restlerine boyun eğmeyerek Türkiye'yi savaşa sokmuyor.. Sonra Türkiye ile Almanya arasında bir saldırmazlık anlaşması imzalanıyor.. Ancak Almanlar Bulgaristan'ı ve Yunanistan'ı yutmuş.. Yani tam dibimize kadar gelmişler.. İşte tam o sıralar Hitler'in Avrupa'yı dolaşan propaganda takımı Admira Türkiye'ye de uğruyor.. Ve ''Saldırmazlık anlaşması'' nın gereği olarak Admira ile bir maç ayarlanıyor.. Admira ile de oynamak, tabii ki kurulduğu günden bu yana önüne gelen Avrupalı'yı deviren Fenerbahçe'ye düşüyor.. Bu maçın Hitler açısından önemini anlatmak gereksiz.. Ünlü diktatör savaşın o çılgın günlerinde bile Admira'dan sık sık haber alıyor. Kısacası Hitler için Admira'nın Fenerbahçe ile oynayacağı maç önemli.. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ona boyun eğmemiş, hiç olmazsa bir Türk takımı eğsin düşüncesinde.. Ama o tarihlerde Dünya'yı sarsan bu diktatörün bilmediği bir şey var. Kurtuluş Savaşı'nda 7 cihanın kurduğu takımlara boyun eğmemiş Fenerbahçe.. Hitler'in takımına mı yenilecek? Papazın Çayırı'nda oynanan ve oldukça da sert geçen karşılaşmayı Fenerbahçe önce Taka Naci'nin, ardından da Halit Deringör'ün golleriyle 2-0 kazanıyor. Karşılaşma bitimi Sarı-Lacivertli taraftarlar, yöneticiler ve futbolcular, Papazın Çayırı'nda büyük bir sevinç gösterisi yaşarken, ortaya da ortak olarak şu görüş çıkıyor: -"O takımı yenmek Adolf Hitler'i yenmek gibiydi bizim için. Futbolu propaganda için kullandıklarından onları çok önemli bir mağlubiyete uğrattık.'' Şimdi o gollerden ikincisini kaydeden Fenerbahçe'nin efsane isimlerinden Halit Deringör'e gidiyoruz ve ona kulak veriyoruz; -"Ya tıp, ya da yüksek felsefe okumak istiyordum. Edebiyat Fakültesi Akaretler'deydi. O zaman üniversite mezunu olmak çok önemliydi iş bulma imkanı çok daha fazla oluyordu. Coğrafya okuyordum. Bu bana yetmedi. 1949 yılında bir sınavla beş yıllık tütün eksperliğini kazandım. Fenerbahçe'deki futbolumuz tamamen amatörceydi. Bir şampiyonluktan sonra bize cüzdan hediye etmişlerdi. O zaman içi boştu. Hala saklarım." Toplam 330 maç oynadı Halit Deringör Fenerbahçe'de ve 110 gole imzasını koydu. Giydiği milli formayla dört maça çıktı ve dört gol kazandırdı takımımıza. Yine kendi anlatıyor: "Bak neler yaşamışız; birkaç kuruş param var. Galata Köprüsü'nden Kadıköy vapuruna geliyorum Fenerbahçe'nin muhasibi çıktı karşıma telaş içinde. Kulübün su borcu vardı kesildi sularımız dedi. 400 lira para vardı ona verdim." O sene Lefter, Selahattin, Erol parası bol transferlerle Adalet takımına gidecekler. Adaletli idareciler Halit'i de almak istiyorlar; "Seni alacağız dediler iki dokuma makinesi üç bin lira da para teklif ettiler. Dünyamı şaşırdım. Babam 'Git aptallık etme' dedi. Ben de 'Sen ne biçim konuşuyorsun bu din değiştirmek gibi bir şey' diyerek karşı çıktım. Bir ay beklediler beni, gidemeyeceğimi söyledim. Bir kongrede Rize Milletvekili Parlamento Başkanı Osman Kavrakoğlu bana kuru bir teşekkür etti kürsüden. Tabii cepte yine metelik yoktu." 1943, 45, 46 ve 50 yıllarındaki şampiyon Fenerbahçe takımının sol açığıydı Halit Deringör. Üç yüz küsur maça yüz küsur gol sığdırmıştı. Dört kez milli formayı giymiş rakip ağları o formayla dört kez ziyaret etmişti. Moda Çayırı'ndan, Hitler'in takımına o tarihsel dersi verdiği maçtan, köylülerle kader birliği yaptığı on beş yıllık sürede gördüğü sevgi ve ülkeyi karanlıkta boğmak isteyenlerin eziyetine kadar biraz Cemil Sena, biraz Farabi, biraz Yaşar Kemal, biraz Aziz Nesin ama en çok da kendisiydi Halit Deringör; "Biz neysek oyuz!" diyordu! "Biz neysek oyuz!"
MERİÇ TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
***Hitler'in kahrolduğu maç
Fenerbahçe tarihi hem muhteşem, hem de ilginç maçlarla dolu.. İşte 1941-42 sezonu; Alman diktatör Hitler'in propaganda takımı Admira özel maç için Türkiye'ye geliyor ve Sarı- Lacivertli ekiple oynamaya karar veriyor. Papazın Çayırı'ndaki karşılaşmayı 2-0 kazanan Kanarya, Hitler'e de mesaj göndermeyi ihmal etmiyor; "F.Bahçe kimseye boyun eğmez..". 1941-42 sezonu... Aynı zamanda 2'nci Dünya Savaşı yılları. Türkiye Cumhuriyeti bir şekilde savaşın dışında kalmış.. Ancak Almanya'nın lideri Hitler her fırsatta Türkiye'yi, Birinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi yine yanlarına çekmek istiyor.. Ülke olarak henüz kendimizi yeni yeni toplamışız. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Almanlar'ın, dolayısıyla da Hitler'in baskısına ve restlerine boyun eğmeyerek Türkiye'yi savaşa sokmuyor.. Sonra Türkiye ile Almanya arasında bir saldırmazlık anlaşması imzalanıyor.. Ancak Almanlar Bulgaristan'ı ve Yunanistan'ı yutmuş.. Yani tam dibimize kadar gelmişler.. İşte tam o sıralar Hitler'in Avrupa'yı dolaşan propaganda takımı Admira Türkiye'ye de uğruyor.. Ve ''Saldırmazlık anlaşması'' nın gereği olarak Admira ile bir maç ayarlanıyor.. Admira ile de oynamak, tabii ki kurulduğu günden bu yana önüne gelen Avrupalı'yı deviren Fenerbahçe'ye düşüyor.. Bu maçın Hitler açısından önemini anlatmak gereksiz.. Ünlü diktatör savaşın o çılgın günlerinde bile Admira'dan sık sık haber alıyor. Kısacası Hitler için Admira'nın Fenerbahçe ile oynayacağı maç önemli.. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ona boyun eğmemiş, hiç olmazsa bir Türk takımı eğsin düşüncesinde.. Ama o tarihlerde Dünya'yı sarsan bu diktatörün bilmediği bir şey var. Kurtuluş Savaşı'nda 7 cihanın kurduğu takımlara boyun eğmemiş Fenerbahçe.. Hitler'in takımına mı yenilecek? Papazın Çayırı'nda oynanan ve oldukça da sert geçen karşılaşmayı Fenerbahçe önce Taka Naci'nin, ardından da Halit Deringör'ün golleriyle 2-0 kazanıyor. Karşılaşma bitimi Sarı-Lacivertli taraftarlar, yöneticiler ve futbolcular, Papazın Çayırı'nda büyük bir sevinç gösterisi yaşarken, ortaya da ortak olarak şu görüş çıkıyor: -"O takımı yenmek Adolf Hitler'i yenmek gibiydi bizim için. Futbolu propaganda için kullandıklarından onları çok önemli bir mağlubiyete uğrattık.'' Şimdi o gollerden ikincisini kaydeden Fenerbahçe'nin efsane isimlerinden Halit Deringör'e gidiyoruz ve ona kulak veriyoruz; -"Ya tıp, ya da yüksek felsefe okumak istiyordum. Edebiyat Fakültesi Akaretler'deydi. O zaman üniversite mezunu olmak çok önemliydi iş bulma imkanı çok daha fazla oluyordu. Coğrafya okuyordum. Bu bana yetmedi. 1949 yılında bir sınavla beş yıllık tütün eksperliğini kazandım. Fenerbahçe'deki futbolumuz tamamen amatörceydi. Bir şampiyonluktan sonra bize cüzdan hediye etmişlerdi. O zaman içi boştu. Hala saklarım." Toplam 330 maç oynadı Halit Deringör Fenerbahçe'de ve 110 gole imzasını koydu. Giydiği milli formayla dört maça çıktı ve dört gol kazandırdı takımımıza. Yine kendi anlatıyor: "Bak neler yaşamışız; birkaç kuruş param var. Galata Köprüsü'nden Kadıköy vapuruna geliyorum Fenerbahçe'nin muhasibi çıktı karşıma telaş içinde. Kulübün su borcu vardı kesildi sularımız dedi. 400 lira para vardı ona verdim." O sene Lefter, Selahattin, Erol parası bol transferlerle Adalet takımına gidecekler. Adaletli idareciler Halit'i de almak istiyorlar; "Seni alacağız dediler iki dokuma makinesi üç bin lira da para teklif ettiler. Dünyamı şaşırdım. Babam 'Git aptallık etme' dedi. Ben de 'Sen ne biçim konuşuyorsun bu din değiştirmek gibi bir şey' diyerek karşı çıktım. Bir ay beklediler beni, gidemeyeceğimi söyledim. Bir kongrede Rize Milletvekili Parlamento Başkanı Osman Kavrakoğlu bana kuru bir teşekkür etti kürsüden. Tabii cepte yine metelik yoktu." 1943, 45, 46 ve 50 yıllarındaki şampiyon Fenerbahçe takımının sol açığıydı Halit Deringör. Üç yüz küsur maça yüz küsur gol sığdırmıştı. Dört kez milli formayı giymiş rakip ağları o formayla dört kez ziyaret etmişti. Moda Çayırı'ndan, Hitler'in takımına o tarihsel dersi verdiği maçtan, köylülerle kader birliği yaptığı on beş yıllık sürede gördüğü sevgi ve ülkeyi karanlıkta boğmak isteyenlerin eziyetine kadar biraz Cemil Sena, biraz Farabi, biraz Yaşar Kemal, biraz Aziz Nesin ama en çok da kendisiydi Halit Deringör; "Biz neysek oyuz!" diyordu! "Biz neysek oyuz!"
MERİÇ TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
Para isterim yoksa çıkmam ( Galatasaray Klasiği, zavallılık )
Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde 353 maç geride kaldı.. Sarı-Lacivertli ekibin ezeli rakibine karşı 133'e 111 üstünlüğü bulunurken, bu galibiyetlerin 5 tanesi hükmen yenilgilerden oluşmuş. Cim-Bom çeşitli nedenler ileri sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamış ve hükmen mağlubiyetleri kabullenmiş
***Para isterim yoksa çıkmam
Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde 353 maç geride kaldı.. Sarı-Lacivertli ekibin ezeli rakibine karşı 133'e 111 üstünlüğü bulunurken, bu galibiyetlerin 5 tanesi hükmen yenilgilerden oluşmuş. Cim-Bom çeşitli nedenler ileri sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamış ve hükmen mağlubiyetleri kabullenmiş. Fenerbahçe, 17 Ocak 1909'da başlayan ezeli rekabette Galatasaray ile resmi, özel tam 353 kez oynadı ve bunların 133'ünden galip ayrılırken, 109 maç da berabere sonuçlandı.. Ancak bu 353 maçın içinde öylesine ilginç olaylar vardı ki, onları buraya taşımamak olmaz.. Galatasaray, geride kalan bir asırlık rekabette tam 5 kez, evet 5 kez Fenerbahçe'nin karşısına şu ya da bu sebepten dolayı çıkmadı.. Ve Sarı-Kırmızılı kulüp bu 5 karşılaşmanın sonunda hükmen yenilgiyi kabul etti. Bunlardan ilkini yazı dizimizin ilk gününden hatırlıyorsunuz. 12 Nisan 1918'deki maçta oynatmak için Türk oyuncu bulamayan ve o sırada Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak içine girip İstanbul'a gelen Alman askerlerinden medet uman Sarı-Kırmızılı ekip 3-0 hükmen mağlup ilan edilmişti.. Galatasaray ikinci hükmen yenilgisini ise 15 Haziran 1923'te Taksim Stadı'nda oynanan kupa maçında Fenerbahçe önünde 1-0 yenik durumdayken 67'nci dakikada sahadan ayrılarak almıştı.. Cim-Bom ezeli rakibine karşı 1942 yılına kadar uzanan derbi serisinde sahaya çıkmamazlık yapmazken 27 Eylül'de İstanbul Ligi'nde oynanması gereken bir mücadele içinse garip bir istek ileriye sürdü.. Maç hasılatından daha yüksek oranda bir pay isteyen Sarı-Kırmızılı kulüp, önerisi kabul görmeyince çareyi Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamakta buldu. 1942-43 sezonuna dahil olan bu maç için Fenerbahçe Stadı'nın toprak zeminine çıkan Sarı-Lacivertli oyuncular karşılarında Galatasaray'ı bulamayınca bir süre bekleyip evlerine döndüler. Bu maç ezeli rekabet tarihine 3-0 Sarı-Kırmızılılar'ın hükmen yenilgisi ile geçmiş oldu. Bundan tam bir yıl sonra yani 1942-43 sezonunda Galatasaray hasılat olayını bir kez daha ileriye sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmadı ve 3-0 hükmen yenilgiyi kabullendi. 3 Ocak 1943'te oynanması gereken İstanbul Ligi'ne dahil bu karşılaşma da Sarı-Kırmızılılar'ın tarihine kara bir leke olarak geçti.. İki ezeli rakip arasında son hükmen yenilgi olayı ise 6 Şubat 1944'te oynanması gereken 100'üncü derbide gerçekleşti. İstanbul Ligi'nde Şeref Stadı'nda yapılacak olan karşılaşma Galatasaray'ın bu kez mazeret dahi ileri sürmeden maça çıkmaması ile oynanamadı. Ve Sarı-Kırmızılı kulüp ezeli rakibi Fenerbahçe önünde hükmen yenilgiyi bir kez daha kabullenmiş oldu. Böylece bu 5 hükmen yenilgi 353 maçlık Fenerbahçe- Galatasaray ezeli rekabetine damgasını vururken tarihe de geçmiş oldu.. Fenerbahçe ile Galatasaray 97'si lig, 39'u Türkiye Kupası, 3'ü Federasyon Kupası, 3'ü Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3'ü Başbakanlık Kupası, 34'ü Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası, 1'i Atatürk Kupası, 18'i Milli Küme, 81'i Istanbul Ligi, 4'ü İstanbul Kupası, 3'ü İstanbul Şildi, 2'si Spor-Toto Kupası, 5'i Donanma Kupası, 48'i özel maç ve 48' de özel kupa maçı olmak kaydıyla ezeli rekabetin çeşitli dallarında karşılaştılar.. İki takımın arasındaki derbi maçları İnönü stadı'nda 12, Fenerbahçe Stadı'nda 106, Ali Sami Yen Stadı'nda 42, Taksim stadı'nda 36, Şeref Stadı'nda 20, Ankara 19 Mayıs Stadı'nda 12, Atatürk Olimpiyat Stadı'nda 2, İzmir Atatürk Stadı'nda 1, Ankaragücü Stadı'nda 1, Offenbach'ta 1, Frankfurt'ta 1 ve Köln'de 1 olmak üzere 12 değişik statta oynandı.. Fenerbahçe ile Galatasaray arasında en fazla seyircili karşılaşma 21 Eylül 2003'te İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda 2-2 biten lig mücadelesinde 70 bin 125 kişi ile oynanırken, en az seyircili maç ise 1922-23 sezonuna dahil, 17 Kasım 1922'de Fenerbahçe Stadı'nda hakem Fethi Tahsin Başaran'ın şemsiye ile yönetmek zorunda kaldığı 14 kişinin izlediği karşılaşma oldu.. İki ezeli rakip ayrıca 100 yıllık tarihlerinde 56 kez ile en çok Mart ayında karşı karşıya gelirken, 13 kezle de en az Temmuz ayında kapışmışlar.. Fenerbahçe ayrıca 244 resmi organizasyonda Galatasaray'a karşı 83 kez şampiyonluğa ulaşırken, Sarı-Kırmızılı ekibin 242 organizasyonda şampiyonluk sayısı 74 olarak kalmış.. Özel organizasyonlarda 70 kez yer alan Sarı Kanaryalar 42 kez mutlu sona ulaşırken, Cim-Bom 56 kez katıldığı bu organizasyonlarda sadece 19 kez ipi Fenerbahçe'nin önünde göğüslemiş.. Yine iki ezeli rakip arasında 23 Şubat 1934 tarihinde Taksim Stadı'nda oynanan karşılaşma ''Kavgalı maç'' olarak spor tarihine geçmiş. Karşılıklı faullerle gerginleşen maç seyircilerin de olaya katılmasıyla yarıda kalmış.. iki takımdan tam 17 futbolcunun ceza almasıyla birlikte iş Beşiktaş'a yaramış ve Siyah-Beyazlı ekip, iki rakibinin eksik kadrolarla maçlara çıkmasını fırsat bilerek o sezon İstanbul Ligi'nde şampiyonluğa ulaşmış..
Meriç TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
***Para isterim yoksa çıkmam
Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde 353 maç geride kaldı.. Sarı-Lacivertli ekibin ezeli rakibine karşı 133'e 111 üstünlüğü bulunurken, bu galibiyetlerin 5 tanesi hükmen yenilgilerden oluşmuş. Cim-Bom çeşitli nedenler ileri sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamış ve hükmen mağlubiyetleri kabullenmiş. Fenerbahçe, 17 Ocak 1909'da başlayan ezeli rekabette Galatasaray ile resmi, özel tam 353 kez oynadı ve bunların 133'ünden galip ayrılırken, 109 maç da berabere sonuçlandı.. Ancak bu 353 maçın içinde öylesine ilginç olaylar vardı ki, onları buraya taşımamak olmaz.. Galatasaray, geride kalan bir asırlık rekabette tam 5 kez, evet 5 kez Fenerbahçe'nin karşısına şu ya da bu sebepten dolayı çıkmadı.. Ve Sarı-Kırmızılı kulüp bu 5 karşılaşmanın sonunda hükmen yenilgiyi kabul etti. Bunlardan ilkini yazı dizimizin ilk gününden hatırlıyorsunuz. 12 Nisan 1918'deki maçta oynatmak için Türk oyuncu bulamayan ve o sırada Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak içine girip İstanbul'a gelen Alman askerlerinden medet uman Sarı-Kırmızılı ekip 3-0 hükmen mağlup ilan edilmişti.. Galatasaray ikinci hükmen yenilgisini ise 15 Haziran 1923'te Taksim Stadı'nda oynanan kupa maçında Fenerbahçe önünde 1-0 yenik durumdayken 67'nci dakikada sahadan ayrılarak almıştı.. Cim-Bom ezeli rakibine karşı 1942 yılına kadar uzanan derbi serisinde sahaya çıkmamazlık yapmazken 27 Eylül'de İstanbul Ligi'nde oynanması gereken bir mücadele içinse garip bir istek ileriye sürdü.. Maç hasılatından daha yüksek oranda bir pay isteyen Sarı-Kırmızılı kulüp, önerisi kabul görmeyince çareyi Fenerbahçe'nin karşısına çıkmamakta buldu. 1942-43 sezonuna dahil olan bu maç için Fenerbahçe Stadı'nın toprak zeminine çıkan Sarı-Lacivertli oyuncular karşılarında Galatasaray'ı bulamayınca bir süre bekleyip evlerine döndüler. Bu maç ezeli rekabet tarihine 3-0 Sarı-Kırmızılılar'ın hükmen yenilgisi ile geçmiş oldu. Bundan tam bir yıl sonra yani 1942-43 sezonunda Galatasaray hasılat olayını bir kez daha ileriye sürerek Fenerbahçe'nin karşısına çıkmadı ve 3-0 hükmen yenilgiyi kabullendi. 3 Ocak 1943'te oynanması gereken İstanbul Ligi'ne dahil bu karşılaşma da Sarı-Kırmızılılar'ın tarihine kara bir leke olarak geçti.. İki ezeli rakip arasında son hükmen yenilgi olayı ise 6 Şubat 1944'te oynanması gereken 100'üncü derbide gerçekleşti. İstanbul Ligi'nde Şeref Stadı'nda yapılacak olan karşılaşma Galatasaray'ın bu kez mazeret dahi ileri sürmeden maça çıkmaması ile oynanamadı. Ve Sarı-Kırmızılı kulüp ezeli rakibi Fenerbahçe önünde hükmen yenilgiyi bir kez daha kabullenmiş oldu. Böylece bu 5 hükmen yenilgi 353 maçlık Fenerbahçe- Galatasaray ezeli rekabetine damgasını vururken tarihe de geçmiş oldu.. Fenerbahçe ile Galatasaray 97'si lig, 39'u Türkiye Kupası, 3'ü Federasyon Kupası, 3'ü Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3'ü Başbakanlık Kupası, 34'ü Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası, 1'i Atatürk Kupası, 18'i Milli Küme, 81'i Istanbul Ligi, 4'ü İstanbul Kupası, 3'ü İstanbul Şildi, 2'si Spor-Toto Kupası, 5'i Donanma Kupası, 48'i özel maç ve 48' de özel kupa maçı olmak kaydıyla ezeli rekabetin çeşitli dallarında karşılaştılar.. İki takımın arasındaki derbi maçları İnönü stadı'nda 12, Fenerbahçe Stadı'nda 106, Ali Sami Yen Stadı'nda 42, Taksim stadı'nda 36, Şeref Stadı'nda 20, Ankara 19 Mayıs Stadı'nda 12, Atatürk Olimpiyat Stadı'nda 2, İzmir Atatürk Stadı'nda 1, Ankaragücü Stadı'nda 1, Offenbach'ta 1, Frankfurt'ta 1 ve Köln'de 1 olmak üzere 12 değişik statta oynandı.. Fenerbahçe ile Galatasaray arasında en fazla seyircili karşılaşma 21 Eylül 2003'te İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda 2-2 biten lig mücadelesinde 70 bin 125 kişi ile oynanırken, en az seyircili maç ise 1922-23 sezonuna dahil, 17 Kasım 1922'de Fenerbahçe Stadı'nda hakem Fethi Tahsin Başaran'ın şemsiye ile yönetmek zorunda kaldığı 14 kişinin izlediği karşılaşma oldu.. İki ezeli rakip ayrıca 100 yıllık tarihlerinde 56 kez ile en çok Mart ayında karşı karşıya gelirken, 13 kezle de en az Temmuz ayında kapışmışlar.. Fenerbahçe ayrıca 244 resmi organizasyonda Galatasaray'a karşı 83 kez şampiyonluğa ulaşırken, Sarı-Kırmızılı ekibin 242 organizasyonda şampiyonluk sayısı 74 olarak kalmış.. Özel organizasyonlarda 70 kez yer alan Sarı Kanaryalar 42 kez mutlu sona ulaşırken, Cim-Bom 56 kez katıldığı bu organizasyonlarda sadece 19 kez ipi Fenerbahçe'nin önünde göğüslemiş.. Yine iki ezeli rakip arasında 23 Şubat 1934 tarihinde Taksim Stadı'nda oynanan karşılaşma ''Kavgalı maç'' olarak spor tarihine geçmiş. Karşılıklı faullerle gerginleşen maç seyircilerin de olaya katılmasıyla yarıda kalmış.. iki takımdan tam 17 futbolcunun ceza almasıyla birlikte iş Beşiktaş'a yaramış ve Siyah-Beyazlı ekip, iki rakibinin eksik kadrolarla maçlara çıkmasını fırsat bilerek o sezon İstanbul Ligi'nde şampiyonluğa ulaşmış..
Meriç TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
Labels:
çulsuzlar,
ezilen galatasaray,
parasızlar,
zavallı gs
Fenerbahçe şampiyon olmasın diye Beşiktaş Altay'ı "motive" Etti!
1963-64 sezonunun son haftası. Lider Fener İzmir'de Altay'la oynuyor.. İkinci Beşiktaş şampiyon olmak için Altaylılar'a galip gelmeleri şartıyla adam başı 2 bin 500 lira ve 3 gün tatil teklifinde bulunuyor
***Fenerbahçe şampiyon olmasın diye Beşiktaş Altay'ı "motive" Etti!
Fenerbahçe'nin 100 yıllık tarihine damgasını vuran ezeli rekabet içinde Beşiktaş'la olan çekişme de önemli bir yer tutuyor. Her ne kadar Beşiktaş ile oynanan karşılaşmalar, Galatasaray ile yapılan maçlar kadar çok büyük yankı uyandırmasa da özellikle son yıllardaki karşılaşmalar her iki kulüp arasında büyük gerilimlerin yaşanmasına neden olmuştur. Ancak bugünkü gerilimleri günleri hiç de aratmayacak olan 1963-64 sezonu iki kulübün ezeli rekabet tarihine ilginç bir maçla geçmiştir.. Şimdi sizleri o günlere geri götürüyoruz; 1 9 6 2 - 6 3 sezonunun başında kaleci Özcan Arkoç'u Beşiktaş'a kaptıran Fenerbahçe, bir sonraki sezona bunun intikamını alarak başlamak arzusundadır. Bu nedenle Beşiktaş'ın iki yıldız oyuncusu Şenol ile Birol sansasyon yaratacak bir şekilde Siyah-Beyazlı kulüpten transfer edilir. Bununla da yetinmeyen Sarı-Lacivertliler Karagümrük'ten Aydın Yelken, Kasımpaşa'dan İhsan Okçuoğlu ve Karşıyaka'dan Ogün Altıparmak'ı (Kırık ayağı alçıda olmasına rağmen) kadrosuna katar.. İki sembol oyuncusu Şenol ile Birol'u Fenerbahçe'ye kaptıran Beşiktaş bunun acısını sahada çıkartmak ve ezeli rakibinin önünde şampiyon olmak için o sezon büyük bir mücadele ve savaş başlatır. 1963-64 sezonuna 10 bin kişinin izlediği antrenman ile başlayan Sarı Kanaryalar ligin açılışını 2-0 kazandığı Beyoğluspor maçıyla yaparken, kapanış ise İzmir'de 3-0'lık Altay galibiyetiyle noktalanır. Bu maç aynı zamanda Fenerbahçe'nin o sezon şampiyonluğunu ilan ettiği karşılaşmadır. Ancak bu maç öncesi ortaya çıkan söylentilerin bugün yaşananlarla aynı paralellikte olması ilginç bir gelişmedir.. İsterseniz o tarihi final öncesine götürelim sizleri.. Fenerbahçe sezon içinde bir ara Beşiktaş'ın 4 puan gerisine düştüyse de Altay'la İzmir'de oynanacak son karşılaşmaya puan avantajıyla çıkma şansı yakalamıştır. Şampiyon olabilmesi ancak Fenerbahçe'nin Altay'a yenilmesi ile gerçekleşebilecek olan Beşiktaş, bu zorlu mücadeleye Altay'dan daha fazla önem vermektedir. Bu nedenle İstanbul'un Siyah- Beyazlı ekibi elindeki tüm imkanları seferber eder. O günlerde ortalığa yayılan dedikodu şudur; -''Beşiktaş, Fenerbahçe'yi yenmesi için Altaylı futbolculara 2 bin 500'er lira teşvik primi vermenin yanısıra, İstanbul Hilton Oteli'nde eşleriyle birlikte 3'er gün tatil yaptırma sözü verdi..'' İşin ilginç tarafı Beşiktaş kulübü tarafından da yalanlanmayan bu dedikodu dalgası tüm ülkeyi sarmış, milyonlar 31 Mayıs 1964 günü Alsancak Stadı'nda oynanacak olan tarihi finali beklemeye başlamıştır.. Lefter, Ogün, Selim, Mikro Mustafa ve Özer gibi as oyuncularından yoksun olarak maça çıkan Fenerbahçe, Alsancak Stadı'nın hıncahınç dolduran binlerce taraftarının müthiş tezahüratı ile Altay'ı 3-0 yenip şampiyonluğunu ilan ederken, Beşiktaş lig ikinciliği ile yetinmek zorunda kalmıştır.. Fenerbahçe'nin Alsancak Stadı'nda kazandığı şampiyonluk o kadar büyük bir coşkuya neden olmuştur ki, o sırada İzmir Limanı'na demirleyen gemiler düdüklerini dakikalarca çalarak kutlamalara katılmışlardır.. Sarı-Lacivertli ekip maç sonrası şampiyonluk kupasını kulübe düşmanlığı tescillenen Futbol Federasyonu Başkanı Muhterem Özyurt'un elinden alırken, karşılaşmayı yöneten İsviçreli hakem Albert Ginard 'Ben hayatımda böyle muhteşem bir maç yönetmedim'' açıklamasını yapmıştır.. Ertesi gün piyasaya çıkan gazeteler 1963-64 sezonunu şampiyon olarak kapatan Fenerbahçe'ye övgüler yağdırırken, ''Fenerbahçe'nin ölüsü bile şampiyon oldu'' başlığı altında Beşiktaş'a da gönderme yapılması, dikkati çeken bir başka unsurdur.. Ancak o sezonun belki de en önemli olayı Beşiktaş'ın Fenerbahçe'ye gönderdiği tebrik telgrafıdır.. Sarı-Lacivertli ekibin özellikle Altay ile oynadığı son maçta yenilmesi için her türlü olanağı seferber eden Siyah-Beyazlı kulüp, ''Milli lig şampiyonluğunuzu en samimi hislerimizle tebrik ederiz'' cümlesiyle bir anlamda kendisini de affettirme yoluna gitmiştir..
MERİÇ TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
***Fenerbahçe şampiyon olmasın diye Beşiktaş Altay'ı "motive" Etti!
Fenerbahçe'nin 100 yıllık tarihine damgasını vuran ezeli rekabet içinde Beşiktaş'la olan çekişme de önemli bir yer tutuyor. Her ne kadar Beşiktaş ile oynanan karşılaşmalar, Galatasaray ile yapılan maçlar kadar çok büyük yankı uyandırmasa da özellikle son yıllardaki karşılaşmalar her iki kulüp arasında büyük gerilimlerin yaşanmasına neden olmuştur. Ancak bugünkü gerilimleri günleri hiç de aratmayacak olan 1963-64 sezonu iki kulübün ezeli rekabet tarihine ilginç bir maçla geçmiştir.. Şimdi sizleri o günlere geri götürüyoruz; 1 9 6 2 - 6 3 sezonunun başında kaleci Özcan Arkoç'u Beşiktaş'a kaptıran Fenerbahçe, bir sonraki sezona bunun intikamını alarak başlamak arzusundadır. Bu nedenle Beşiktaş'ın iki yıldız oyuncusu Şenol ile Birol sansasyon yaratacak bir şekilde Siyah-Beyazlı kulüpten transfer edilir. Bununla da yetinmeyen Sarı-Lacivertliler Karagümrük'ten Aydın Yelken, Kasımpaşa'dan İhsan Okçuoğlu ve Karşıyaka'dan Ogün Altıparmak'ı (Kırık ayağı alçıda olmasına rağmen) kadrosuna katar.. İki sembol oyuncusu Şenol ile Birol'u Fenerbahçe'ye kaptıran Beşiktaş bunun acısını sahada çıkartmak ve ezeli rakibinin önünde şampiyon olmak için o sezon büyük bir mücadele ve savaş başlatır. 1963-64 sezonuna 10 bin kişinin izlediği antrenman ile başlayan Sarı Kanaryalar ligin açılışını 2-0 kazandığı Beyoğluspor maçıyla yaparken, kapanış ise İzmir'de 3-0'lık Altay galibiyetiyle noktalanır. Bu maç aynı zamanda Fenerbahçe'nin o sezon şampiyonluğunu ilan ettiği karşılaşmadır. Ancak bu maç öncesi ortaya çıkan söylentilerin bugün yaşananlarla aynı paralellikte olması ilginç bir gelişmedir.. İsterseniz o tarihi final öncesine götürelim sizleri.. Fenerbahçe sezon içinde bir ara Beşiktaş'ın 4 puan gerisine düştüyse de Altay'la İzmir'de oynanacak son karşılaşmaya puan avantajıyla çıkma şansı yakalamıştır. Şampiyon olabilmesi ancak Fenerbahçe'nin Altay'a yenilmesi ile gerçekleşebilecek olan Beşiktaş, bu zorlu mücadeleye Altay'dan daha fazla önem vermektedir. Bu nedenle İstanbul'un Siyah- Beyazlı ekibi elindeki tüm imkanları seferber eder. O günlerde ortalığa yayılan dedikodu şudur; -''Beşiktaş, Fenerbahçe'yi yenmesi için Altaylı futbolculara 2 bin 500'er lira teşvik primi vermenin yanısıra, İstanbul Hilton Oteli'nde eşleriyle birlikte 3'er gün tatil yaptırma sözü verdi..'' İşin ilginç tarafı Beşiktaş kulübü tarafından da yalanlanmayan bu dedikodu dalgası tüm ülkeyi sarmış, milyonlar 31 Mayıs 1964 günü Alsancak Stadı'nda oynanacak olan tarihi finali beklemeye başlamıştır.. Lefter, Ogün, Selim, Mikro Mustafa ve Özer gibi as oyuncularından yoksun olarak maça çıkan Fenerbahçe, Alsancak Stadı'nın hıncahınç dolduran binlerce taraftarının müthiş tezahüratı ile Altay'ı 3-0 yenip şampiyonluğunu ilan ederken, Beşiktaş lig ikinciliği ile yetinmek zorunda kalmıştır.. Fenerbahçe'nin Alsancak Stadı'nda kazandığı şampiyonluk o kadar büyük bir coşkuya neden olmuştur ki, o sırada İzmir Limanı'na demirleyen gemiler düdüklerini dakikalarca çalarak kutlamalara katılmışlardır.. Sarı-Lacivertli ekip maç sonrası şampiyonluk kupasını kulübe düşmanlığı tescillenen Futbol Federasyonu Başkanı Muhterem Özyurt'un elinden alırken, karşılaşmayı yöneten İsviçreli hakem Albert Ginard 'Ben hayatımda böyle muhteşem bir maç yönetmedim'' açıklamasını yapmıştır.. Ertesi gün piyasaya çıkan gazeteler 1963-64 sezonunu şampiyon olarak kapatan Fenerbahçe'ye övgüler yağdırırken, ''Fenerbahçe'nin ölüsü bile şampiyon oldu'' başlığı altında Beşiktaş'a da gönderme yapılması, dikkati çeken bir başka unsurdur.. Ancak o sezonun belki de en önemli olayı Beşiktaş'ın Fenerbahçe'ye gönderdiği tebrik telgrafıdır.. Sarı-Lacivertli ekibin özellikle Altay ile oynadığı son maçta yenilmesi için her türlü olanağı seferber eden Siyah-Beyazlı kulüp, ''Milli lig şampiyonluğunuzu en samimi hislerimizle tebrik ederiz'' cümlesiyle bir anlamda kendisini de affettirme yoluna gitmiştir..
MERİÇ TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
Labels:
beşiktaş,
bjk,
hatır şikesi,
şampiyon fenerbahçe,
şike
"Yabancı kısıtlaması bana mantıklı gelmiyor" Göz var Duyu var; Gelmez tabi !
23.08.2006 20:07:35
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen Sporİst 2006 Spor Zirvesi ve Fuarı'nda düzenlenen, "Hedefe Doğru" konulu söyleşiye katılan Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim, ilginç açıklamalar yaptı..
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen Sporİst 2006 Spor Zirvesi ve Fuarı'nda düzenlenen, ''Hedefe Doğru'' konulu söyleşiye, Fatih Terim ile birlikte eski Milli Takımlar Teknik Direktörü Şenol Güneş ve eski Futbol Federasyonu Başkanvekili Ata Aksu katıldı. Hedeflerinin, bulundukları konumdan çok daha ileri gitmek olduğunu ifade eden Terim, ''Yapılmamışları yapabilmek önemli. Özellikle alınan başarıların rehavetinde kalmayarak yeni ufuklar açmak, yeni hedeflere ulaşmaya vargücümüzle çalışmak bizim hayat felsefimiz. Hedefe giderken kolay fikstürümüz yok. Bundan yılmayacağız. Nasipse biz bu gruptan çıkacağız. Milli takım her geçen gün daha fazla tecrübe kazanacaktır. İlk hedef olarak önümüzdeki Avrupa Şampiyonası finallerini görüyoruz'' diye konuştu.
-''BAZI İNSANLARIN RAKAMLA DEĞERİ YOKTUR''-
TBMM'ye dek taşınan Futbol Federasyonu'ndan aldığı maaş konusuna değine Terim, şunları söyledi: ''Ben 1990 yılında milli takım için 'Evet' dediğimde federasyon başkanı Şenes Erzik ile maaşı konuşmamıştım bile. Maaşım da 5 milyondu. Dünyanın hiçbir yerinde milli takım hocasının maaşı konuşulmaz, ayıp birşey. Avrupa Şampiponası'na giderken 150 milyon olmuştu. Bazı mevkiilerin ve insanların rakamla değeri yoktur. Biz, bazı insanlara oyları daha ciddi şeylerle uğraşmaları için veriyoruz.''
-YABANCI SINIRLAMASI KONUSU-
Türkiye'deki yabancı oyuncu sınırlaması uygulamasıyla ilgili Fatih Terim ile Şenol Güneş'in önerileri birbirlerinden odukça uzak oldu. Şenol Güneş, Türkiye'de yabancı oyuncu sınırlamasının 3'te kalması gerektiğini savunurak, ''Ben 6 oyuncuya da karşıyım. Bana göre ideali 3'tür. Ne zaman Avrupa Birliği'ne gireriz, o zaman serbest bırakılsın'' dedi. Fatih Terim ise yabancı oyuncu konusunda, ''Değişimin önüne geçemezsiniz. Futbol Federasyonu ile görüştüğümde bana, '6 oyuncu sınırlaması devam edecek' dediler. O zaman 'Sahada 6 olsun gerisini serbest bırakın' dedim. Yabancıların, Türk oyuncuların önünü kestiği fikrinde değilim. Bu yarışın içine Türk futbolcular da girmeli. Kulüp istediği kadar transferini yapsın, yanlış onu bağlar. Milan'ın 20'ye akın yabancısı var. Ama sahada hep 5-6 İtalyan futbolcu var. İyi oynayan oyuncu yerini alıyor. Kısıtlama bana mantıklı gelmiyor. Ben bu problemden korkmuyorum milli takım hocası olarak. Öbür türlü bir gün bunun önüne geçemeyeceğiz'' diye konuştu.
Kaynak : http://www.ajansspor.com/
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen Sporİst 2006 Spor Zirvesi ve Fuarı'nda düzenlenen, "Hedefe Doğru" konulu söyleşiye katılan Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim, ilginç açıklamalar yaptı..
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen Sporİst 2006 Spor Zirvesi ve Fuarı'nda düzenlenen, ''Hedefe Doğru'' konulu söyleşiye, Fatih Terim ile birlikte eski Milli Takımlar Teknik Direktörü Şenol Güneş ve eski Futbol Federasyonu Başkanvekili Ata Aksu katıldı. Hedeflerinin, bulundukları konumdan çok daha ileri gitmek olduğunu ifade eden Terim, ''Yapılmamışları yapabilmek önemli. Özellikle alınan başarıların rehavetinde kalmayarak yeni ufuklar açmak, yeni hedeflere ulaşmaya vargücümüzle çalışmak bizim hayat felsefimiz. Hedefe giderken kolay fikstürümüz yok. Bundan yılmayacağız. Nasipse biz bu gruptan çıkacağız. Milli takım her geçen gün daha fazla tecrübe kazanacaktır. İlk hedef olarak önümüzdeki Avrupa Şampiyonası finallerini görüyoruz'' diye konuştu.
-''BAZI İNSANLARIN RAKAMLA DEĞERİ YOKTUR''-
TBMM'ye dek taşınan Futbol Federasyonu'ndan aldığı maaş konusuna değine Terim, şunları söyledi: ''Ben 1990 yılında milli takım için 'Evet' dediğimde federasyon başkanı Şenes Erzik ile maaşı konuşmamıştım bile. Maaşım da 5 milyondu. Dünyanın hiçbir yerinde milli takım hocasının maaşı konuşulmaz, ayıp birşey. Avrupa Şampiponası'na giderken 150 milyon olmuştu. Bazı mevkiilerin ve insanların rakamla değeri yoktur. Biz, bazı insanlara oyları daha ciddi şeylerle uğraşmaları için veriyoruz.''
-YABANCI SINIRLAMASI KONUSU-
Türkiye'deki yabancı oyuncu sınırlaması uygulamasıyla ilgili Fatih Terim ile Şenol Güneş'in önerileri birbirlerinden odukça uzak oldu. Şenol Güneş, Türkiye'de yabancı oyuncu sınırlamasının 3'te kalması gerektiğini savunurak, ''Ben 6 oyuncuya da karşıyım. Bana göre ideali 3'tür. Ne zaman Avrupa Birliği'ne gireriz, o zaman serbest bırakılsın'' dedi. Fatih Terim ise yabancı oyuncu konusunda, ''Değişimin önüne geçemezsiniz. Futbol Federasyonu ile görüştüğümde bana, '6 oyuncu sınırlaması devam edecek' dediler. O zaman 'Sahada 6 olsun gerisini serbest bırakın' dedim. Yabancıların, Türk oyuncuların önünü kestiği fikrinde değilim. Bu yarışın içine Türk futbolcular da girmeli. Kulüp istediği kadar transferini yapsın, yanlış onu bağlar. Milan'ın 20'ye akın yabancısı var. Ama sahada hep 5-6 İtalyan futbolcu var. İyi oynayan oyuncu yerini alıyor. Kısıtlama bana mantıklı gelmiyor. Ben bu problemden korkmuyorum milli takım hocası olarak. Öbür türlü bir gün bunun önüne geçemeyeceğiz'' diye konuştu.
Kaynak : http://www.ajansspor.com/
Saturday, December 30, 2006
Galatasaray, Fener'i yenmek için Alman askerlerini oynattı
Fenerbahçe'nin 100 yıllık tarihinde ezeli rekabetin çok önemli bir yeri var. Özellikle Galatasaray'la oynanan futbol maçları bu rekabetin en büyük parçası. İşte onlardan birinde, 18 Nisan 1918'deki derbide Sarı-Kırmızılı takım kadrosuna Alman askerlerini alıp Fener'in karşısına çıkınca hükmen yenilgiden kurtulamıyor. İki damla gözyaşı süzüldü önce yukarıdan aşağıya. Sonra da 2 bayrak düştü ağır ağır. Gecenin karanlığını yırtarcasına canhıraş bir ses yükseldi boğazlardan; Şampiyon Fenerbahçe.. Çoluğu çocuğu, genci yaşlısı, kadını kızı 7'den 70'e 50 binin üzerinde insanın doldurduğu Şükrü Saracoğlu Stadı tarihi günlerinden birini yaşarken, Sarı-Lacivertli renklere gönül verenler takımlarının şampiyonluk sevincine tanıklık ediyorlardı.. Evet Fenerbahçe şampiyondu.. Hem de 16'ncı kez.. Bu şampiyonluğu bu kadar değerli kılan olay ise ezeli rakip Galatasaray karşında alınan 1-0'lık galibiyet ve ardından gelen turdu.. Bir Fenerbahçeli için Galatasaray galibiyeti, hele hele bir de işin ucunda şampiyonluk turu varsa, ömre bedel bir olaydı.. Fenerbahçe'nin 1907 yılında kurulduğunu düşünürsek geride kalan 99 sene içinde tarihe geçen olayların bir çoğu Galatasaray ile oynanan karşılaşmalarda gerçekleşti.. Bir Fenerbahçeli'ye ''Şampiyonluk mu daha değerli? Yoksa Galatasaray galibiyeti mi?'' diye soracak olursanız cevap belli; "Tabii ki Galatasaray galibiyeti.. Hele hele bu galibiyetin sonunda bir de şampiyonluk gelmişse, değmeyin keyfimize." Bu iki ezeli rakip sadece yeşil sahalarda ve salonlardaki rekabeti ile değil, yaşamın her alanındaki kapışmaları ile de gündemde kalmayı bildi.. Geçmişe bakıldığında Fenerbahçe ile Galatasaray kapışması her anlamda tarihe damga vurdu. Fenerbahçe'nin büyük bir oranda üstünlük kurduğu ezeli rekabette önemli olaylar da yaşandı.. Şimdi dönelim 1909 yılına.. F.Bahçe, 17 Ocak 1909'da başlayan rekabette G.Saray'a karşı ilk 7 maçı kaybetti.. Ancak Sarı-Lacivertli ekip 4 Ocak 1914 tarihinde İstanbul Ligi'nde oynanan karşılaşmada elde ettiği 4-2'lik galibiyetten sonra ezeli rakibine karşı tüm kategorilerde büyük bir üstünlük kurdu.. Ülkemizin düşman işgali altında bulunduğu o yıllarda bir maç oynandı ki, daha doğrusu oynanamadan yarıda kaldı, ezeli rekabetin en ilginç kapışmalarından biri olarak tarihe geçti.. 12 Nisan 1918.. Fenerbahçe ile Galatasaray İstanbul Ligi'nde karrşı karşıya.. İttihatspor'un sahasında oynanan bu büyük derbide tahta tribünler dolu mu dolu.. Önce Fenerbahçe sahaya çıkıyor.. Tribünlerden müthiş bir uğultu yükseliyor.. Sarı- Lacivertli taraftarlar takımlarını bağırlarına basıyorlar. Sonra sahaya Galatasaray geliyor.. Tribünlerden yine büyük bir uğultu kopuyor. Ancak bu uğultu bir sevgi gösterisinden çok bir protestoya benziyor.. Çünkü Sarı-Kırmızılı ekibin kadrosunda tanıdık isimlerin yerine Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı'nın yanında yer alan Almanya'nın o tarihte İstanbul'da bulunan askerleri bulunuyor.. Bu ilginç kadro değişikliği o günün tarihçileri tarafından aynen şöyle yorumlanıyor; -''Galatasaray kendisi açısından büyük önem taşıyan bu maçta yerli oyuncularıyla Fenerbehçe'yi yenemeyeceğini anlayınca kadrosunu Alman askerleri ile takviye etme yoluna gitti. Çünkü o tarihte Alman askerleri arasında futbolu çok iyi bilen isimler vardı...'' Sarı-Kırmızılı ekibin bu ilginç kadro takviyesi İstanbul Ligi organizasyon komitesi tarafından kabul görmüyor. Sarı-Kırmızılı ekip sahaya başka bir kadro da çıkaramıyor.. Fenerbahçe'nin de itirazıyla Galatasaray 3-0 hükmen mağlup ilan ediliyor.. Geliyoruz, 15 Haziran 1923'teki bir başka ilginç maça.. Fenerbahçe ile Galatasaray bu kez Taksim Stadı'nda bir kupa mücadelesinde karşı karşıya geliyorlar.. Bu maç için ilk kez bilet bastırılıyor ve satışa sunuluyor.. Fenerbahçe ezeli rakibi karşısında 1-0 öndeyken Galatasaray bir faul olayını bahane edip 67'nci dakikada sahadan çekiliyor.. Karşılaşma 1-0 olarak Fenerbahçe'nin galibiyetiyle tescil ediliyor..
MERİC TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr
MERİC TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr
Federasyon bundan 46 sene önce de Fenerbahçe düşmanıydı
Fenerbahçe, bugün Ulusoy Federasyonu ile yaşadığı sorunların bir benzerini, hatta daha da beterini 1960-61 sezonunda o günün federasyonu ile de yaşamıştı. Muhterem Özyurt başkanlığındaki federasyon ile Sulhi Garan'ın MHK'si Kanarya'yı şampiyon yapmamak için her yolu denemişti.. Ancak sezon sonu gülen yine Fenerbahçe olmuştu
***Federasyon bundan 46 sene önce de Fenerbahçe düşmanıydıFenerbahçe bugün Haluk Ulusoy Federasyonu ile hangi sorunları yaşıyorsa, bundan 46 yıl önce de o zamanın Futbol Federasyonu ile benzer problemleri yaşamış.. Hatta daha da fazla acılar çekmiş.. Gidiyoruz o yıllara; 1960-61 sezonu.. 27 Mayıs ihtilalinin rüzgarlarının çok sert estiği günler.. Futbol Federasyonu ve kurulları değişmiş.. İstifa eden federasyonun yerine Muhterem Özyurt Federasyonu kurulmuş.. Yönetimde bulunan ve aynı zamanda MHK Başkanı da olan Sulhi Garan, Halim Çorbalı ve Mustafa Çakar (Ahmet Çakar'ın babası) o dönemde sıkı birer Fenerbahçe karşıtı isimler. Ve bu 3'lü Sarı-Lacivertli kulübe kesinlikle sempati duymuyor.. MHK Başkanı Sulhi Garan'ın Fenerbahçe düşmanlığı sezon başlangıcında hemen etkisini gösteriyor. Bir maçta, o yıllarda en centilmen futbolcu ünvanını bir kaç kez üst üste kazanmış olan oyunculardan Yüksel ile Hilmi, hakemlerin karşılaşma sırasındaki taraflı tutumlarını protesto ederek ''Siz Türk futbolunun katillerisiniz'' diye bağırıyor.. İki futbolcu bunun üzerine Federasyon tarafından 15'er gün cezaya çarptırılıyor.. Futbol Federasyonu ve MHK'nin ilk yarı boyunca Sarı-Lacivertli kulübe karşı tüm düşmanca tavırlarına karşı takım devreyi Galatasaray'ın sadece 1 puan gerisinde ikinci olarak tamamlıyor. Sezonun ikinci yarısı ise tamamen bir Fenerbahçe-Galatasaray çekişmesi olarak geçiyor. Federasyon ise bu kavgada Galatasaray'dan yana ağırlık koyuyor ve Sarı-Kırmızılı takımın şampiyon olabilmesi için herşeyi yapıyor.. Bu düzende 28'inci haftaya kadar geliniyor.. Fenerbahçe bir hafta önce Adana Demirspor'u 5-0 yenmiş. O haftaki rakip ise Gençlerbirliği.. Başkent ekibinin başkanı ve yöneticileri maç öncesi ortamı germek için herşeyi yapıyorlar. Hatta başkanları biraz daha ileri giderek Sarı-Lacivertliler'i kızdıracak şu demeci veriyor: -''Eğer Fener'e yenilirsek, yakama Fenerbahçe rozeti takıp, bir ay dolaşacağım..'' Bu söz maç öncesi tansiyonu iyice yükseltiyor.. Karşılaşmanın 82'nci dakikası 3-2 Gençlerbirliği'nin üstünlüğü ile geçiliyor.. 83'üncü dakikada Fenerbahçe Yüksel ile beraberlik golünü buluyor. Ancak orta hakem Muzaffer Sarvan (Eski hakem Oğuz Sarvan'ın babası) bu nizami golü vermesine rağmen yan hakemin ısrarla kaldırdığı bayrak sonrası tam 2 dakika sonra golü iptal ediyor.. Futbolcularla, hakem Muzaffer Sarvan arasında kısa süreli bir gerginlik yaşanırken, sahanın içine kadar giren bir Deniz subayı ''Ben Albayım. Atın bu şerefsizleri dışarı'' diyerek, Fenerbahçeli futbolculardan Hilmi ve Şeref'in boğazına sarılıyor. Dünyada eşi benzeri görülmeyen bu olay sonrasında maç yeniden başlıyor. 86'ncı dakikada Şeref'in vuruşu skoru 3-3'e getiriyor. Bir önceki golü iptal ettiren yan hakem bayrağını yine kaldırıyor. Ancak hakem Sarvan bu kez ona uymayarak golü sayıyor. Ve karşılaşma da bu sonuçla bitiyor. Maç sonrası ise seyircilerden biri sahaya bir şişe fırlatıyor. Bu da olay oluyor. MHK Başkanı Sulhi Garan ertesi gün soluğu Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural'ın yanında alıyor. ''Eğer Fenerbahçe'ye ceza verilmezse hakemler maçlara çıkmayacak'' tehdidinde bulunuyor. Sıkıyönetim komutanı bunun üzerine Rüştü Dağlaroğlu, Faruk Ilgaz ve Fikret Kırcan'ı makamına çağırıyor. Onlara şu uyarıda bulunuyor; -''Siz ve kulübünüz çok tehlikeli yoldasınız.. Size karşı sert tedbirler almak üzereydik ama dua edin Korgeneralimiz bu işi bir sivile havale etti. Fakat bir şartla. Eğer Cuma gününe kadar suçluları cezalandırmazsanız kulübünüzün tüm spor faaliyetlerini 11 Mart'tan itibaren durduracağız..'' Bunun üzerine sözü Rüştü Dağlaroğlu alıyor.. ''Bakın sayın komutan. Fenerbahçe Kulübü bundan 40 yıl öncede kapatılmak istenmiş. Kaldı ki o tarihteki suçlamalar bugünkü gibi iftira değil gerçekti. Kulübümüz o tarihte düşmanla savaşmak için Anadolu'ya silah sevkiyatını gerçekleştirmiş, başta İngilizler olmak üzere işgal kuvvetlerinin tepkisini çekmişti. Kulübümüzü kapatmak için İngiliz askerleri bahçede beklerdi. O zaman düşmanların komutanı General Harrington'un başaramadığı bu olayı bugün sizin yapmaya çalışmanız bizi çok üzdü. Fenerbahçe, başta Atatürk olmak üzere tüm ulusun sevgisini kazanmış bir kulüptür. Sahaya atılan şişenin sorumlusu kulübümüz değil, bize karşı düşmanca bir tavır takınan Futbol Federasyonu ve MHK'dır'' diye konuyu bağlıyor.. Bunun üzerine gerginlik bir süreliğine rafa kalkıyor. Ancak hıncını asker yoluyla alamayan Federasyon, teknik direktör Szekely ile birlikte 6 oyuncuyu ceza kuruluna sevkediyor. Fenerbahçe Yönetimi aynen bugünlerde de olduğu gibi bunun üzerine sert bir açıklama yapıyor. Fenerbahçe Atina'ya özel bir maç oynamaya gittiği zaman da cezalar açıklanıyor. Buna göre Şeref, Lefter ve Hilmi'ye 1'er, Yüksel ile Kadri'ye 2'şer, Kaptan Naci'ye 3, teknik direktör Szekely'e de 1 ay ceza veriliyor. Cezalardan o tarihte kulüpte genel sekreter olarak görev yapan Faruk Ilgaz da 6 ayla nasibini alıyor. Cezaların açıklanmasından sonra Türkiye bibirine giriyor. Ortaklık karışıyor. İşin ilgiç tarafı, hakem Muzaffer Sarvan'ın ''Fenerbahçe'den hiç kimsenin bana bir saldırısı olmadı. Federasyon bana 'maçı neden tatil etmedin' diyerek büyük baskı yaptı'' sözleri üzerine bu cezaların bir federasyon tezgahı ile verildiği ortaya çıkıyor. Ancak Fenerbahçe herşeye rağmen ve tüm as oyuncularının cezalı olmasına karşın İstanbulspor'u sahaya sürdüğü gençlerle 6-2 yeniyor ve Türkiye Ligi'nde ikinci şampiyonluğuna ulaşıyor..
MERİÇ TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
***Federasyon bundan 46 sene önce de Fenerbahçe düşmanıydıFenerbahçe bugün Haluk Ulusoy Federasyonu ile hangi sorunları yaşıyorsa, bundan 46 yıl önce de o zamanın Futbol Federasyonu ile benzer problemleri yaşamış.. Hatta daha da fazla acılar çekmiş.. Gidiyoruz o yıllara; 1960-61 sezonu.. 27 Mayıs ihtilalinin rüzgarlarının çok sert estiği günler.. Futbol Federasyonu ve kurulları değişmiş.. İstifa eden federasyonun yerine Muhterem Özyurt Federasyonu kurulmuş.. Yönetimde bulunan ve aynı zamanda MHK Başkanı da olan Sulhi Garan, Halim Çorbalı ve Mustafa Çakar (Ahmet Çakar'ın babası) o dönemde sıkı birer Fenerbahçe karşıtı isimler. Ve bu 3'lü Sarı-Lacivertli kulübe kesinlikle sempati duymuyor.. MHK Başkanı Sulhi Garan'ın Fenerbahçe düşmanlığı sezon başlangıcında hemen etkisini gösteriyor. Bir maçta, o yıllarda en centilmen futbolcu ünvanını bir kaç kez üst üste kazanmış olan oyunculardan Yüksel ile Hilmi, hakemlerin karşılaşma sırasındaki taraflı tutumlarını protesto ederek ''Siz Türk futbolunun katillerisiniz'' diye bağırıyor.. İki futbolcu bunun üzerine Federasyon tarafından 15'er gün cezaya çarptırılıyor.. Futbol Federasyonu ve MHK'nin ilk yarı boyunca Sarı-Lacivertli kulübe karşı tüm düşmanca tavırlarına karşı takım devreyi Galatasaray'ın sadece 1 puan gerisinde ikinci olarak tamamlıyor. Sezonun ikinci yarısı ise tamamen bir Fenerbahçe-Galatasaray çekişmesi olarak geçiyor. Federasyon ise bu kavgada Galatasaray'dan yana ağırlık koyuyor ve Sarı-Kırmızılı takımın şampiyon olabilmesi için herşeyi yapıyor.. Bu düzende 28'inci haftaya kadar geliniyor.. Fenerbahçe bir hafta önce Adana Demirspor'u 5-0 yenmiş. O haftaki rakip ise Gençlerbirliği.. Başkent ekibinin başkanı ve yöneticileri maç öncesi ortamı germek için herşeyi yapıyorlar. Hatta başkanları biraz daha ileri giderek Sarı-Lacivertliler'i kızdıracak şu demeci veriyor: -''Eğer Fener'e yenilirsek, yakama Fenerbahçe rozeti takıp, bir ay dolaşacağım..'' Bu söz maç öncesi tansiyonu iyice yükseltiyor.. Karşılaşmanın 82'nci dakikası 3-2 Gençlerbirliği'nin üstünlüğü ile geçiliyor.. 83'üncü dakikada Fenerbahçe Yüksel ile beraberlik golünü buluyor. Ancak orta hakem Muzaffer Sarvan (Eski hakem Oğuz Sarvan'ın babası) bu nizami golü vermesine rağmen yan hakemin ısrarla kaldırdığı bayrak sonrası tam 2 dakika sonra golü iptal ediyor.. Futbolcularla, hakem Muzaffer Sarvan arasında kısa süreli bir gerginlik yaşanırken, sahanın içine kadar giren bir Deniz subayı ''Ben Albayım. Atın bu şerefsizleri dışarı'' diyerek, Fenerbahçeli futbolculardan Hilmi ve Şeref'in boğazına sarılıyor. Dünyada eşi benzeri görülmeyen bu olay sonrasında maç yeniden başlıyor. 86'ncı dakikada Şeref'in vuruşu skoru 3-3'e getiriyor. Bir önceki golü iptal ettiren yan hakem bayrağını yine kaldırıyor. Ancak hakem Sarvan bu kez ona uymayarak golü sayıyor. Ve karşılaşma da bu sonuçla bitiyor. Maç sonrası ise seyircilerden biri sahaya bir şişe fırlatıyor. Bu da olay oluyor. MHK Başkanı Sulhi Garan ertesi gün soluğu Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural'ın yanında alıyor. ''Eğer Fenerbahçe'ye ceza verilmezse hakemler maçlara çıkmayacak'' tehdidinde bulunuyor. Sıkıyönetim komutanı bunun üzerine Rüştü Dağlaroğlu, Faruk Ilgaz ve Fikret Kırcan'ı makamına çağırıyor. Onlara şu uyarıda bulunuyor; -''Siz ve kulübünüz çok tehlikeli yoldasınız.. Size karşı sert tedbirler almak üzereydik ama dua edin Korgeneralimiz bu işi bir sivile havale etti. Fakat bir şartla. Eğer Cuma gününe kadar suçluları cezalandırmazsanız kulübünüzün tüm spor faaliyetlerini 11 Mart'tan itibaren durduracağız..'' Bunun üzerine sözü Rüştü Dağlaroğlu alıyor.. ''Bakın sayın komutan. Fenerbahçe Kulübü bundan 40 yıl öncede kapatılmak istenmiş. Kaldı ki o tarihteki suçlamalar bugünkü gibi iftira değil gerçekti. Kulübümüz o tarihte düşmanla savaşmak için Anadolu'ya silah sevkiyatını gerçekleştirmiş, başta İngilizler olmak üzere işgal kuvvetlerinin tepkisini çekmişti. Kulübümüzü kapatmak için İngiliz askerleri bahçede beklerdi. O zaman düşmanların komutanı General Harrington'un başaramadığı bu olayı bugün sizin yapmaya çalışmanız bizi çok üzdü. Fenerbahçe, başta Atatürk olmak üzere tüm ulusun sevgisini kazanmış bir kulüptür. Sahaya atılan şişenin sorumlusu kulübümüz değil, bize karşı düşmanca bir tavır takınan Futbol Federasyonu ve MHK'dır'' diye konuyu bağlıyor.. Bunun üzerine gerginlik bir süreliğine rafa kalkıyor. Ancak hıncını asker yoluyla alamayan Federasyon, teknik direktör Szekely ile birlikte 6 oyuncuyu ceza kuruluna sevkediyor. Fenerbahçe Yönetimi aynen bugünlerde de olduğu gibi bunun üzerine sert bir açıklama yapıyor. Fenerbahçe Atina'ya özel bir maç oynamaya gittiği zaman da cezalar açıklanıyor. Buna göre Şeref, Lefter ve Hilmi'ye 1'er, Yüksel ile Kadri'ye 2'şer, Kaptan Naci'ye 3, teknik direktör Szekely'e de 1 ay ceza veriliyor. Cezalardan o tarihte kulüpte genel sekreter olarak görev yapan Faruk Ilgaz da 6 ayla nasibini alıyor. Cezaların açıklanmasından sonra Türkiye bibirine giriyor. Ortaklık karışıyor. İşin ilgiç tarafı, hakem Muzaffer Sarvan'ın ''Fenerbahçe'den hiç kimsenin bana bir saldırısı olmadı. Federasyon bana 'maçı neden tatil etmedin' diyerek büyük baskı yaptı'' sözleri üzerine bu cezaların bir federasyon tezgahı ile verildiği ortaya çıkıyor. Ancak Fenerbahçe herşeye rağmen ve tüm as oyuncularının cezalı olmasına karşın İstanbulspor'u sahaya sürdüğü gençlerle 6-2 yeniyor ve Türkiye Ligi'nde ikinci şampiyonluğuna ulaşıyor..
MERİÇ TUNCA
Kaynak : http://www.takvim.com.tr/
Tuesday, December 19, 2006
Futbol federasyonu bazı iddiaların üstüne gitmeyerek savsaklıyor
Bakan Şahin, Denizli – Fenerbahçe maçında TFF’nin suçlu olduğu yönünde rapor verildiğini açıkladı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali şahin, "Başbakanlık Teftiş Kurulu, şu anda iş başında bulunan futbol federasyonunun bazı iddiaların üstüne gitmeyerek savsakladığı ve özellikle geçtiğimiz sezon oynanan Denizlispor-Fenerbahçe maçı öncesi ve sonrası ile ilgili de futbol federasyonunu kusurlu bulan bir rapor verdi" dedi. Bir gazetecinin, Fenerbahçe Yönetim Kurulunun dünkü açıklamalarını hatırlatması üzerine Şahin, Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinin haksızlığa uğradıklarını ifade ettiklerini belirterek, şöyle konuştu: "Tabi bu konuyla ilgili bakanlığımın yapabileceği tek şey her türlü iddiayı yasa gereği Başbakanlık Teftiş Kuruluna inceletmekten ibarettir. Geçtiğimiz sezon, yani 2004-2005 sözonu ile ilgili, bazı iddialarda da bulunulmuştu ve bu iddialar üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulunu görevlendirmiştim. Rapor yeni geldi, çok yeni geldi. Tamamını inceleme imkanı bulamadım. Şu anda iş başında bulunan Futbol Federasyonunun bazı iddiaların üstüne gitmeyerek savsakladığı ve özellikle geçtiğimiz sezon oynanan Denizlispor-Fenerbahçe maçı öncesi ve sonrası ile ilgili de Futbol Federasyonunu kusurlu bulan bir rapor verdi. Henüz masamın üstünde. Tamamını okuyamadım, dolayısıyla orada da Başbakanlık Teftiş Kurulu iş başında bulunan Futbol Federasyonu ile ilgili Genel Kurulun olağanüstü toplanması çağrılmasını bana bir kez daha hatırlatıyor. Şu anda önümde Futbol Federasyonu Genel Kurulunu olağanüstü toplantıya çağrılması lüzumunu gösteren 2 ayrı rapor var." Futbol Federasyonunu Genel Kurala çağırma görevinin Futbol Federasyonunun delegelerinin veya Futbol Federasyonu Yönetim Kurulunun olağanüstü genel kurul davetinde bulunması gerektiğini daha önceden hatırlattığını belirten Şahin, "Ama geldiğimiz noktada iki ayrı rapor, doğrusu beni bu konuda zorluyor. Son raporu da baştan sona inceleyerek naslı bir yol takip edeceğimin kararını vereceğim" dedi. "FİFA'nın Türkiye'yi uluslararası müsabakalardan men etmesi yönünde bir çekince mi var?" sorusu üzerine Şahin, şunları kaydetti: "Şık olanın, böyle bir durum ortaya çıkmışsa eğer, Genel Kurul delegelerinin imza toplayarak Genel Kurulu olağanüstü toplantıya davet etmeleridir diye düşünüyorum. Tıpkı Levent Bıçakçı yönetiminin yaptığı gibi, Futbol Federasyonunun yönetimi de olağanüstü kongre kararı alabilir. Samimi olarak her iki tarafı da olağanüstü kongre için harekete geçmeye davet ettim. Bir siyasinin davetinden ziyade asıl futbol oyununun gerçek aktörlerinin bu işi üstlenmeleri sanırım aleyhimize bir takım girişimlerde bulunacak olan çevrelerin de önüne geçmiş olur diye düşünüyorum."
MP3 Tezahüratlar
Çocuklar İnanın
Pınar Başı
Kanaryasın Sen Bizim Canımız (Deplasman)
İnandık Size bu sene
Fenerbahçe Sen Çok Yaşa
Lay Lay Lay Lay Laaay Fenerbahçe
Fenerbahçem Benim (Deplasman)
Lacivert ve Sarı, Fenerbahçe Bu Alemin Kralı
Şampiyonluk Yakışır...
İşte Taraftar İşte Şampiyon
www.antu.com
Pınar Başı
Kanaryasın Sen Bizim Canımız (Deplasman)
İnandık Size bu sene
Fenerbahçe Sen Çok Yaşa
Lay Lay Lay Lay Laaay Fenerbahçe
Fenerbahçem Benim (Deplasman)
Lacivert ve Sarı, Fenerbahçe Bu Alemin Kralı
Şampiyonluk Yakışır...
İşte Taraftar İşte Şampiyon
www.antu.com
Labels:
marslar,
mp3 indir,
şampiyonluk marşları,
sloganlar,
taraftar
Mp3 Fenerbahçe Marşları ve Şarkıları
Loving Paris - Loco ( Golden sonra stadımızda çalan Müzik...)
FB Marşı (1907 Derneği) - Fahir Atakoğlu
FB Marşı (Orijinal) - Nesrin Sipahi
Fenerbahçe Stad Mix - DJ Selçuk
FB Marşı (Rmx) - Ercan Saatçi
Fenerbahçe I Love You - Cenk&Erdem
FB Marşı (Rmx 2001) - Hande Yener
1907 Marsi - Ercan Saatçi
1907 Marşı (Rmx) - Ercan Saatçi
Fenerim Doğdu
Sarı Mavi - Ercan Saatçi
Futbolun Efendisi - Reyhan Karaca
Fenerbahçe Bayramı - Eda & Metin Özülkü
Seninle Olmak Var ya - Eda & Metin Özülkü
Fenerbahçe Cumhuriyeti - Ercan Saatçi
Şampiyon Fenerbahçe - Ercan Saatçi
Göklerde Bayraklar - Grup Düş / Ercan Saatçi
Efsane Dönüyor (Kasap) - Emirkan
Eller Havaya - Ercan Saatçi
Başkanın Fermanı - Şampiyon Fener
Fenerim Geliyor Deli Dolu - Şampiyon Fener
Şampiyonsun Fenerbahçem - Şampiyon Fener
Haydi Şimdi Eller Havaya - Şampiyon Fener
Şampiyon Fener Şampiyon - Şampiyon Fener
Fenerbahçe Mix - DJ Selçuk
Muazzez Ersoy - Samanyolu
Fenermix - Promedya
2000-2001 Şampiyonluk Mix
Ceddin Deden (Remix) - Ottoman Military Prj
10. Yıl Marşı (Remix)
Bir Gol Daha - M. Ali Erbil & R. El Roman
Türkiye - Destan
Herşeyimizsin - Emirkan
Holigan - Athena
Samanyolu - Berkant
Kızıldereli - Warchant Marşı
Tam Zamanı Şimdi - Athena
Umurumda Değil - Muazzez Abacı
Bu Gece Barda Gönlüm Hovarda
12 Dev Adam - Athena
12 Dev Adam (Remix) - Athena
Dj FH - Are You Ready-Fenerbahçe Mix
Dj FH - Brazil-Fenerbahçe Mix
Brazil - Vengaboys - Orijinal
Mohikan Marsi
Çocuklar İnanın-Edip AKBAYRAM
Büyük Fenerbahçe
Bu Yılın Şampiyonu
Benim Güzel Kanaryam
Fener Geliyor
İsmin Yazılacak Mücevher Taşa
Şampiyonsun Fenerim
Ateş Böceği Ercan
Gördünüz Mü?
Yenmek Sana Yakışıyor
Fenerbahçe Marşı (1989)
1 Kişi 1000 Kişi 100000 Kişiyiz - 1989 Asırlık Çınar - 1996
Put Your Hands Up For Pierre - Şarkı
www.antu.com
www.1907unifeb.org
FB Marşı (1907 Derneği) - Fahir Atakoğlu
FB Marşı (Orijinal) - Nesrin Sipahi
Fenerbahçe Stad Mix - DJ Selçuk
FB Marşı (Rmx) - Ercan Saatçi
Fenerbahçe I Love You - Cenk&Erdem
FB Marşı (Rmx 2001) - Hande Yener
1907 Marsi - Ercan Saatçi
1907 Marşı (Rmx) - Ercan Saatçi
Fenerim Doğdu
Sarı Mavi - Ercan Saatçi
Futbolun Efendisi - Reyhan Karaca
Fenerbahçe Bayramı - Eda & Metin Özülkü
Seninle Olmak Var ya - Eda & Metin Özülkü
Fenerbahçe Cumhuriyeti - Ercan Saatçi
Şampiyon Fenerbahçe - Ercan Saatçi
Göklerde Bayraklar - Grup Düş / Ercan Saatçi
Efsane Dönüyor (Kasap) - Emirkan
Eller Havaya - Ercan Saatçi
Başkanın Fermanı - Şampiyon Fener
Fenerim Geliyor Deli Dolu - Şampiyon Fener
Şampiyonsun Fenerbahçem - Şampiyon Fener
Haydi Şimdi Eller Havaya - Şampiyon Fener
Şampiyon Fener Şampiyon - Şampiyon Fener
Fenerbahçe Mix - DJ Selçuk
Muazzez Ersoy - Samanyolu
Fenermix - Promedya
2000-2001 Şampiyonluk Mix
Ceddin Deden (Remix) - Ottoman Military Prj
10. Yıl Marşı (Remix)
Bir Gol Daha - M. Ali Erbil & R. El Roman
Türkiye - Destan
Herşeyimizsin - Emirkan
Holigan - Athena
Samanyolu - Berkant
Kızıldereli - Warchant Marşı
Tam Zamanı Şimdi - Athena
Umurumda Değil - Muazzez Abacı
Bu Gece Barda Gönlüm Hovarda
12 Dev Adam - Athena
12 Dev Adam (Remix) - Athena
Dj FH - Are You Ready-Fenerbahçe Mix
Dj FH - Brazil-Fenerbahçe Mix
Brazil - Vengaboys - Orijinal
Mohikan Marsi
Çocuklar İnanın-Edip AKBAYRAM
Büyük Fenerbahçe
Bu Yılın Şampiyonu
Benim Güzel Kanaryam
Fener Geliyor
İsmin Yazılacak Mücevher Taşa
Şampiyonsun Fenerim
Ateş Böceği Ercan
Gördünüz Mü?
Yenmek Sana Yakışıyor
Fenerbahçe Marşı (1989)
1 Kişi 1000 Kişi 100000 Kişiyiz - 1989 Asırlık Çınar - 1996
Put Your Hands Up For Pierre - Şarkı
www.antu.com
www.1907unifeb.org
Akın: Önce adalet
İşte Hamdi Akın’ın yönetim ilkeleri ve uygulama felsefesi: 15 Süper Lig kulübünün üzerinde anlaştığı federasyon başkan adayı Akın’ın önemle dikkat çektiği konu adil bir futbol yönetimi Hamdi Akın, F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş’ın da aralarında bulunduğu 15 Turkcell Süper Lig kulübünün ortak kararıyla Futbol Federasyonu Başkanı adayı olarak belirlendi. Yaklaşık 15 gün önce, gelişmelerin kaçınılmaz olarak kendisini adaylığa doğru yönelttiği günlerde uzun bir sohbet yaptığımız Hamdi Akın, felsefesini ve ilkelerini net bir şekilde anlatmış, kendisini de en iyi şekilde ortaya koymuştu. Tanıdığımız Hamdi Akın, Futbol Federasyonu’nda mevcut yönetim varken ve henüz resmi olarak seçim mahalline girilmeden etik olarak bu konuda hiçbir açıklama yapmaz. Ancak kamuoyunun bilmesi gereken çok önemli noktalar var. Özellikle Akın’ın bugüne kadar üzerinde hassasiyetle durduğu konular ve kendi yaklaşım tarzı net olarak ortada. İşte madde madde, Hamdi Akın ve Futbol Federasyonu başkan adaylığı ile ilgili bilinmesi gerekenler:
1. GERİ DÖNÜŞÜ YOK: Bu konuyla ilgili çok talep oldu. Akın’a son 2 senedir sürekli federasyon başkanı olması konusunda herkesten telkinler geldi. Artık Hamdi Akın bu işin içindedir ve dönüşü yoktur. Şimdi devlet, 15 kulüp ve işadamları, hatta futbolcular dahil çok büyük bir kesim Hamdi Akın’ın başkan olmasını istiyor. Bu yüzden daha önce işlerini bahane eden Akın’ın kaçışı yok. Kesin aday olacak.
2. BAŞARILI OLACAKTIR: İnsanların kafasında bu görevi başarıp, başaramayacağı ile ilgili şüpheler oluşabilir. Gayet de doğaldır. Çünkü sayın Haluk Ulusoy 7 sene görev almış çok tecrübeli bir isim. Ancak Hamdi Akın’ın da bu işi becerebilecek futbol bilgisi had safhada. Üstelik Akın, iş hayatında da özellikle son 10 yılda çok önemli işler başarıyor. Tepe İnşaat, Akfen Holding ve Vienna International Airport şirketlerinin oluşturduğu TAV konsorsiyumunun yönetim kurulu başkanı olan Hamdi Akın, bu zorlu göreve geldiğinde iş hayatındaki engin tecrübelerini ve ilişkilerini federasyon yönetiminde de kullanacaktır.
3. ADİL YÖNETİM: Hamdi Akın’ın iş dünyasındaki dürüstlüğü, hükümetin en çok dikkatini çeken noktası. Futbol kulübü yöneticiliğinde de bulunmuş olması en büyük avantajı. Tecrübesi oldukça fazla. Oraya geldiğinde üzerindeki formayı kesin çıkaracak ve başkanların, yöneticilerin, hükümetin, kamuoyunun istediği adil yönetim ve adalet dağıtımını yapacaktır. Konuşmamızda bunun ışığını vermiş; ’İstenen, beklenen tek şey adaletse, bunu da biz vereceğiz’ demişti.
4. ELEŞTİRİYE HAZIR: Bu seçim öncesi hakkında bazı iddialar ve taşlar atılacak: ancak bu dönemde yaşanacak olumsuzluklara göğsünü siper edeceğini biliyorum. Hamdi Akın’ı tanıyanlar iyi bilir, en yakının bile gözünün yaşına bakmaz. Bu uğurda gerekirse, çok kişinin ayağına da basmak zorunda kalabilir. Herkesi şaşırtacak kararlar da alabilir. Adalet bekleyenler de o zaman “İşte bu” diyeceklerdir.
Vatan
1. GERİ DÖNÜŞÜ YOK: Bu konuyla ilgili çok talep oldu. Akın’a son 2 senedir sürekli federasyon başkanı olması konusunda herkesten telkinler geldi. Artık Hamdi Akın bu işin içindedir ve dönüşü yoktur. Şimdi devlet, 15 kulüp ve işadamları, hatta futbolcular dahil çok büyük bir kesim Hamdi Akın’ın başkan olmasını istiyor. Bu yüzden daha önce işlerini bahane eden Akın’ın kaçışı yok. Kesin aday olacak.
2. BAŞARILI OLACAKTIR: İnsanların kafasında bu görevi başarıp, başaramayacağı ile ilgili şüpheler oluşabilir. Gayet de doğaldır. Çünkü sayın Haluk Ulusoy 7 sene görev almış çok tecrübeli bir isim. Ancak Hamdi Akın’ın da bu işi becerebilecek futbol bilgisi had safhada. Üstelik Akın, iş hayatında da özellikle son 10 yılda çok önemli işler başarıyor. Tepe İnşaat, Akfen Holding ve Vienna International Airport şirketlerinin oluşturduğu TAV konsorsiyumunun yönetim kurulu başkanı olan Hamdi Akın, bu zorlu göreve geldiğinde iş hayatındaki engin tecrübelerini ve ilişkilerini federasyon yönetiminde de kullanacaktır.
3. ADİL YÖNETİM: Hamdi Akın’ın iş dünyasındaki dürüstlüğü, hükümetin en çok dikkatini çeken noktası. Futbol kulübü yöneticiliğinde de bulunmuş olması en büyük avantajı. Tecrübesi oldukça fazla. Oraya geldiğinde üzerindeki formayı kesin çıkaracak ve başkanların, yöneticilerin, hükümetin, kamuoyunun istediği adil yönetim ve adalet dağıtımını yapacaktır. Konuşmamızda bunun ışığını vermiş; ’İstenen, beklenen tek şey adaletse, bunu da biz vereceğiz’ demişti.
4. ELEŞTİRİYE HAZIR: Bu seçim öncesi hakkında bazı iddialar ve taşlar atılacak: ancak bu dönemde yaşanacak olumsuzluklara göğsünü siper edeceğini biliyorum. Hamdi Akın’ı tanıyanlar iyi bilir, en yakının bile gözünün yaşına bakmaz. Bu uğurda gerekirse, çok kişinin ayağına da basmak zorunda kalabilir. Herkesi şaşırtacak kararlar da alabilir. Adalet bekleyenler de o zaman “İşte bu” diyeceklerdir.
Vatan
Labels:
adalet,
federasyon,
federasyon başkanlığı,
hamdi akın
Hamdi Akın'a Başbakan'dan Yeşil Işık
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'a karşı başlatılan operasyonda adı gündeme gelen Hamdi Akın, Başbakan Erdoğan'dan vize aldı.
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'a karşı başlatılan operasyonda adı başkan adayı olarak gündeme gelen Fenerbahçe Kulübü eski Asbaşkanı Hamdi Akın'a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da "yeşil ışık" yaktığı bildirildi.
Ankaraspor onursal başkanı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan'ın, "Şu federasyon işini artık halledin" talimatından sonra yakın arkadaşı olan Akın'a federasyon başkanlığı teklifi götürdüğü öğrenildi.
Başbakan Erdoğan'ın da Ankaralı işadamının adaylığa onay verdiği ve en kısa sürede genel kurulun yapılması isteğini ilettiği kaydedildi. Bilindiği gibi TAV Yönetim Kurulu Başkanı olan Akın, Ankara Esenboğa Havalimanı yeni terminalinin inşaatını programlanan tarihten bir yıl önce tamamladığı için Başbakan Erdoğan'dan övgü almıştı.Gökçek iki aradaBir süre önce katıldığı bir televizyon programında federasyon başkanlığı seçimiyle ilgili Başbakan'dan kendisine herhangi bir talep gelmediğini, gelirse de gereğini yerine getireceğini açıklayan Gökçek'in son gelişmelerden sonra Ulusoy'u çekilmesi için ikna edebilmek için yüzyüze bir görüşme yapacağı belirtildi.
Çarşamba günü Ankara'da Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve Adapazarı Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Duran'ın da katıldığı toplantıda, "Haluk'u kırmadan, üzmeden bu işi halletmemiz gerek" şeklinde konuşan Gökçek'in, Almanya'da bulunan federasyon başkanı ile en kısa sürede bir araya gelmek istediği ifade edildi.Gözler destekçilerdeSon seçimde Ulusoy'un en yakın destekçileri olan Beşiktaş ve Ankaragücü kulüplerinin Ulusoy'un tavrını beklediği, Trabzonspor'un tutumunda ise bir değişiklik olmadığı vurgulandı.Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav seçim taleplerinin futbola zarar vereceğini dile getirdi. Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile arasının soğuk olduğu bilinen Hamdi Akın'ın ise dün Ankaralı bazı işadamlarıyla öğle yemeğinde biraraya gelerek destek istediği belirtildi.
Son operasyondan sonra Ulusoy'un yakın çevresine çekilme niyetinde olmadığını ve "Şenes Erzik gibi bir isim için bunu yapabilirdim. Ama ben buraya tırnağımla kazıyarak geldim, birileri istemiyor diye bırakıp gitmem" söylediği ileri sürüldü.Ulusoy'un çekilmemesi durumunda olağanüstü genel kurul için imza toplanmaya başlanacağı, bir süredir genel kurul çağrısı yapması beklenen Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in de bu gelişmeler üzerine rahat bir nefes aldığı kaydedildi.
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'a karşı başlatılan operasyonda adı başkan adayı olarak gündeme gelen Fenerbahçe Kulübü eski Asbaşkanı Hamdi Akın'a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da "yeşil ışık" yaktığı bildirildi.
Ankaraspor onursal başkanı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan'ın, "Şu federasyon işini artık halledin" talimatından sonra yakın arkadaşı olan Akın'a federasyon başkanlığı teklifi götürdüğü öğrenildi.
Başbakan Erdoğan'ın da Ankaralı işadamının adaylığa onay verdiği ve en kısa sürede genel kurulun yapılması isteğini ilettiği kaydedildi. Bilindiği gibi TAV Yönetim Kurulu Başkanı olan Akın, Ankara Esenboğa Havalimanı yeni terminalinin inşaatını programlanan tarihten bir yıl önce tamamladığı için Başbakan Erdoğan'dan övgü almıştı.Gökçek iki aradaBir süre önce katıldığı bir televizyon programında federasyon başkanlığı seçimiyle ilgili Başbakan'dan kendisine herhangi bir talep gelmediğini, gelirse de gereğini yerine getireceğini açıklayan Gökçek'in son gelişmelerden sonra Ulusoy'u çekilmesi için ikna edebilmek için yüzyüze bir görüşme yapacağı belirtildi.
Çarşamba günü Ankara'da Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve Adapazarı Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Duran'ın da katıldığı toplantıda, "Haluk'u kırmadan, üzmeden bu işi halletmemiz gerek" şeklinde konuşan Gökçek'in, Almanya'da bulunan federasyon başkanı ile en kısa sürede bir araya gelmek istediği ifade edildi.Gözler destekçilerdeSon seçimde Ulusoy'un en yakın destekçileri olan Beşiktaş ve Ankaragücü kulüplerinin Ulusoy'un tavrını beklediği, Trabzonspor'un tutumunda ise bir değişiklik olmadığı vurgulandı.Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav seçim taleplerinin futbola zarar vereceğini dile getirdi. Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile arasının soğuk olduğu bilinen Hamdi Akın'ın ise dün Ankaralı bazı işadamlarıyla öğle yemeğinde biraraya gelerek destek istediği belirtildi.
Son operasyondan sonra Ulusoy'un yakın çevresine çekilme niyetinde olmadığını ve "Şenes Erzik gibi bir isim için bunu yapabilirdim. Ama ben buraya tırnağımla kazıyarak geldim, birileri istemiyor diye bırakıp gitmem" söylediği ileri sürüldü.Ulusoy'un çekilmemesi durumunda olağanüstü genel kurul için imza toplanmaya başlanacağı, bir süredir genel kurul çağrısı yapması beklenen Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in de bu gelişmeler üzerine rahat bir nefes aldığı kaydedildi.
kaynak : http://www.sporsitesi.net/
Bakan Şahin'den Ulusoy'a Üstü Kapalı İstifa Çağrısı
Spordan sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, günlerdir Türkiye gündemini meşgul eden şike iddialarının aydınlatılabilmesi için Futbol Federasyonu'na üstü kapalı istifa çağrısında bulundu.
Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin
İddiaların son derece ciddi olduğunu söyleyen Şahin, özerk futbol federasyonu yönetiminin ve ilgili kurumların gerekli incelemeleri yapmasını istedi. Şahin, şike iddialarının aydınlatılmasında İtalya örneğini verdi. Bu ülkede şike iddiaları ortaya atıldığında federasyon başkanının istifa ettiğini hatırlatan Şahin, İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerektiğini aktardı.
Şahin, Kamu-İş Sendikası tarafından Başkent Öğretmen Evi'nde düzenlenen 'sosyal güvenlik' konulu seminere gelişinde basın mensuplarının 'futboldaki şike iddialarına' ilişkin sorularını cevapladı. Konuya ilişkin açıklamasında İtalya örneğine vurgu yapan Şahin, "Orada futbol federasyonu başkanı, hakkında basında bir iddia çıkması üzerine istifa etmiş ve bunun üzerine İtalya Olimpiyat Komitesi, bir ismi futbol federasyonunda geçici olarak görevlendirmiştir. Bu kişinin kurmuş olduğu ve başına da anayasa mahkemesi eski başkanını getirdiği yapı sonucu İtalya'daki şike olayları çözülmüştür. Futbol federasyonu içerisinde olayın üstüne gidilerek bazı kulüplere cezalar verilmiştir. O bakımdan konuya İtalya örneğini baz alacak olursak, bir bütün olarak bakmamız gerekir.'' ifadelerini kullandı.
Şike iddialarının kamuoyunun gündemine oturduğunu dile getiren Şahin, ''Bu iddialar mutlaka gerekli şekilde incelenmelidir. Benim spordan sorumlu bakan olarak, siyasi olarak, bu konularla ilgili bir görevim yok. Ama futbol federasyonu görevini yapmazsa gözetim ve denetim yetkimin bir gereği olarak, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu görevlendirebilirim." dedi. Bu konuda görevli ve yetkili kurulların incelemelerini yapacaklarını kaydeden Şahin, kendisinin herhangi bir açıklamada bulunmasının soruşturmayı ve araştırmayı yapacaklara yön vermek şeklinde değerlendirilebileceğini vurguladı. Şahin, "Objektif şekilde bütün bu iddialar incelenmelidir.'' diye konuştu.
Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin
İddiaların son derece ciddi olduğunu söyleyen Şahin, özerk futbol federasyonu yönetiminin ve ilgili kurumların gerekli incelemeleri yapmasını istedi. Şahin, şike iddialarının aydınlatılmasında İtalya örneğini verdi. Bu ülkede şike iddiaları ortaya atıldığında federasyon başkanının istifa ettiğini hatırlatan Şahin, İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerektiğini aktardı.
Şahin, Kamu-İş Sendikası tarafından Başkent Öğretmen Evi'nde düzenlenen 'sosyal güvenlik' konulu seminere gelişinde basın mensuplarının 'futboldaki şike iddialarına' ilişkin sorularını cevapladı. Konuya ilişkin açıklamasında İtalya örneğine vurgu yapan Şahin, "Orada futbol federasyonu başkanı, hakkında basında bir iddia çıkması üzerine istifa etmiş ve bunun üzerine İtalya Olimpiyat Komitesi, bir ismi futbol federasyonunda geçici olarak görevlendirmiştir. Bu kişinin kurmuş olduğu ve başına da anayasa mahkemesi eski başkanını getirdiği yapı sonucu İtalya'daki şike olayları çözülmüştür. Futbol federasyonu içerisinde olayın üstüne gidilerek bazı kulüplere cezalar verilmiştir. O bakımdan konuya İtalya örneğini baz alacak olursak, bir bütün olarak bakmamız gerekir.'' ifadelerini kullandı.
Şike iddialarının kamuoyunun gündemine oturduğunu dile getiren Şahin, ''Bu iddialar mutlaka gerekli şekilde incelenmelidir. Benim spordan sorumlu bakan olarak, siyasi olarak, bu konularla ilgili bir görevim yok. Ama futbol federasyonu görevini yapmazsa gözetim ve denetim yetkimin bir gereği olarak, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu görevlendirebilirim." dedi. Bu konuda görevli ve yetkili kurulların incelemelerini yapacaklarını kaydeden Şahin, kendisinin herhangi bir açıklamada bulunmasının soruşturmayı ve araştırmayı yapacaklara yön vermek şeklinde değerlendirilebileceğini vurguladı. Şahin, "Objektif şekilde bütün bu iddialar incelenmelidir.'' diye konuştu.
Appiah
Fenerbahçemizin Ganalı futbolcusu Stephen Appiah, Dünya Kupası’nda İspanya’nın FC Barcelona ve İngiltere’nin Arsenal takımlarından teklif aldığını, ama Fenerbahçe’yi tercih ettiğini söyledi.Lig TV’ye röportaj veren Ganalı futbolcu, Dünya Kupası süresince birçok takımın kendisini transfer etmek istediğini belirterek, ’’Barcelona ve Arsenal’den resmi teklif geldi. Daha sonra ne oldu bilmiyorum. Dünya Kupası’ndan sonra hiçbir şey duymadım’’ dedi.Dünya Kupası’ndan sonra tatile çıktığını ve tatilde Fenerbahçe Futbol Takımı Menajeri Volkan Ballı’yı arayarak, ’’Appiah, B36 Torshavn takımıyla Şampiyonlar Ligi ön eleme maçı oynayacağız. Sana ihtiyacımız var’’ dediğini anlatan Ganalı futbolcu, şöyle devam etti:’’(Gelemem, tatildeyim) dedim. Volkan Ballı, (Gelmek zorundasın, sana ihtiyacımız var) dedi. Eğer gitmeye niyetim olsaydı, o zaman gelmezdim. Çünkü Barcelona ve Arsenal, Şampiyonlar Ligi’nde oynayan takımlar. Sonuçta bu maçta oynayınca bir daha Şampiyonlar Ligi’nde forma giyemeyecektim ve beni almaktan vazgeçeceklerdi. Sonra geldim ve oynadım. İnsanlar bu konuda konuşmaya devam ettiler, ama ben zaten gidecek olsam o maçta oynamazdım.’’
Juventus’dan Fenerbahçe’ye geldiği dönemi de anlatan Appiah, Juventus’ta yedek kulübesinde oturmamak için transfere olumlu baktığını, Everton ve Middlesbrough’un de istemesine rağmen, Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağı için Fenerbahçe’yi tercih ettiğini söyledi.Ailesi hakkında konuşmayı sevmediğini belirten Appiah, temmuz ayında ailesinin de Türkiye’ye geleceğini kaydetti.Geçen sezon şampiyonluğu yitirdikleri Denizlispor maçından sonra ağlamasıyla ilgili bir soru üzerine Ganalı futbolcu, ’’Herkes aynı duyguyu yaşadı. Bütün sezon boyunca kalbimizle oynadık. İyi oynadık. Bir maç sonunda kupa gelecekti, olmadı. Çok acıydı. Çünkü ben gelmeden önce Fenerbahçe üst üste 2 kere şampiyon olmuştu. Ben de takımın bir parçası olarak şampiyonluğu çok istiyordum. Şampiyonluğun kaybedilmesi benim için çok acıydı’’ diye konuştu.Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin gerçek bir dünya derbisi olduğunu vurgulayan Appiah, ’’5 arkadaşım bir maça gelmek istedi. ’Galatasaray maçını bekleyin’ dedim. İnanmadılar. Anlattığım her şeyin gerçek olduğunu söylediler. Gerçek bir dünya derbisi. Müthiş bir rekabet. Tabi ki kazanırsanız çok daha güzel’’ dedi.Appiah, Fenerbahçe’den ayrılan Anelka ile konuştuğunu da belirterek, ’’Anelka ile konuşuyoruz, o mutlu. Gollerini gördüm. Tebrik ettim. Şu anki durumundan çok memnun’’ şeklinde konuştu.
’’ŞAMPİYONLAR LİGİ İÇİN FENERBAHÇE’Yİ SEÇTİM’’
Juventus’dan Fenerbahçe’ye geldiği dönemi de anlatan Appiah, Juventus’ta yedek kulübesinde oturmamak için transfere olumlu baktığını, Everton ve Middlesbrough’un de istemesine rağmen, Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağı için Fenerbahçe’yi tercih ettiğini söyledi.Ailesi hakkında konuşmayı sevmediğini belirten Appiah, temmuz ayında ailesinin de Türkiye’ye geleceğini kaydetti.Geçen sezon şampiyonluğu yitirdikleri Denizlispor maçından sonra ağlamasıyla ilgili bir soru üzerine Ganalı futbolcu, ’’Herkes aynı duyguyu yaşadı. Bütün sezon boyunca kalbimizle oynadık. İyi oynadık. Bir maç sonunda kupa gelecekti, olmadı. Çok acıydı. Çünkü ben gelmeden önce Fenerbahçe üst üste 2 kere şampiyon olmuştu. Ben de takımın bir parçası olarak şampiyonluğu çok istiyordum. Şampiyonluğun kaybedilmesi benim için çok acıydı’’ diye konuştu.Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin gerçek bir dünya derbisi olduğunu vurgulayan Appiah, ’’5 arkadaşım bir maça gelmek istedi. ’Galatasaray maçını bekleyin’ dedim. İnanmadılar. Anlattığım her şeyin gerçek olduğunu söylediler. Gerçek bir dünya derbisi. Müthiş bir rekabet. Tabi ki kazanırsanız çok daha güzel’’ dedi.Appiah, Fenerbahçe’den ayrılan Anelka ile konuştuğunu da belirterek, ’’Anelka ile konuşuyoruz, o mutlu. Gollerini gördüm. Tebrik ettim. Şu anki durumundan çok memnun’’ şeklinde konuştu.
Gizemli Kulüp FENERBAHÇE
Güney Koreli internet sitesi Ohmynews’te kaleme alınan bir yazıda, Fenerbahçe’den övgü dolu sözlerle bahsedildi. Yıllarca Japonya’da futbol oynayıp, milli takımı çalıştıran Zico’nun Fenerbahçe’nin başına geçmesiyle birlikte, Sarı-Lacivertli ekibin ünü Asya’ya yayılmaya başladı. Güney Koreli internet sitesi http://english.ohmynews.com/, geçtiğimiz günlerde uzun bir Fenerbahçe analizi yayımladı. “Avrupa’nın gizemli kulübü Fenerbahçe” isimli yazıda Kanarya’nın Batı Avrupa’daki büyük takımlarla finansal olarak rekabet edebilecek düzeyde olmasa da, bazı çok ünlü oyuncu ve antrenörleri takıma katma cesaretini yıllarca gösterdiği belirtilerek, şu görüşe yer verildi:
‘İlginç bir paradoks’Ohmynews’te ayrıca Fenerbahçe, dünyanın belki de en çok desteklenen takımlarından biri. 25 milyon taraftarı olduğu söyleniyor. İtalya’nın en popüler kulübü Juventus’un bile 11 milyon taraftarı var. İstanbul’un Asya yakasında kurulu Fenerbahçe’nin, bir Avrupa Kupası almayı çok istemesi, ilginç bir paradoks olarak dikkat çekiyor. Son zamanlarda Avrupa Kupası’nı Kadıköy’e getirme isteği yoğunlaşmış durumda. Yeni jenerasyon, en azından teorik olarak Fenerbahçe’nin uluslararası alandaki şanssızlığını kırmaya daha yakın görünüyor.
Ünlü oyuncu ve hocalarNijeryalı dahi oyun kurucusu Jay Jay Okocha, Arjantinli orta saha mücevheri Ortega, Batı Almanya’nın psikopat kalecisi Schumacher, Fransa 2000’de forma giymiş Anelka, Hırvat Rapajc, Bulgar golcü Kostadinov, Boşnak forvetler Baliç ile Boliç, Fenerbahçe renkleri altında mücadele etmişlerdir. Antrenör listesi ise daha etkileyicidir; Guus Hiddink (Güney Kore’yle 2002 Dünya 4’üncüsü), Parreira (Brezilya’yla 1994 Dünya Şampiyonu) Alman Milli Takımı Teknik Direktörü Löw, Avusturya, Arnavutluk ve Hırvatistan Milli Takımları’nı çalıştıran Otto Bariç ve 1958 ile 62’de Brezilya’nın Dünya Kupası’ndaki oyuncularından Didi.
En büyük yetenek TuncayFenerbahçe’nin en son simgelerinden biri kanat ve forvet oyuncusu olan Tuncay Şanlı. Türk futbolunun bir diğer ikonu Hakan Şükür gibi o da Sakaryalı. 24 yaşında ve Türk futbolunun şu anki en önemli yeteneği. Bitmek bilmeyen bir dayanıklılık, kovalar dolusu yetenek, yaratıcılık ve teknikle birlikte hakiki bir gol koklayıcısı. Tuncay’la birlikte hücumda küresel futbolda kendisini kanıtlamış iki oyuncu daha var; Mateja Kezman ve Alex. Kezman, PSV’de 122 maçta 105 gol attıktan sonra Chelsea ve Atletico Madrid’de kendini gösterememesine rağmen iyi bir destekle en üst seviyede potansiyele sahip.
Lugano en iyilerden biriAlex bir oyun kurucu ve duran top ustası. 70 kez Brezilya forması giydi. Şimdilerde kendini Dunga’ya kanıtlayıp, tekrar milli formayı kapmaya uğraşıyor. Orta sahası da Fenerbahçe’nin güçlü bir giysisi. Kendini kanıtlamış bir kişilik olan Appiah ve Mehmet Aurelio. Güçlü ve zeki Ümit Özat da onları kanattan mükemmel destekliyor. Savunmadaki en değerli kazanımlardan biri kaleci Rüştü. Uruguaylı stoper Diego Lugano, 2005 Dünya Kulüpler Şampiyonu Sao Paulo’dan alındı ve kendi pozisyonunda dünyanın en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor. Atakları kesmede son derece yırtıcı ve uzun paslarla atak başlatmakta son derece iyi. 5.7 milyon Euro’ya alınan Edu ise daha fizikli bir stoper ve Lugano’yu çok iyi tamamlıyor.
Takım Zico’ya teslimBu yıldızları çekip çevirmesi ve Avrupa’da dereceye yarıştırması için göreve getirilen kişi ise Zico’dan başkası değil. Zico, tarihteki en etkileyici takımlardan biri olan Tele Santana’nın çalıştırdığı 80’li yılların başlarındaki Brezilya Milli Takımı’nın kalbi durumundaydı. Fener’e teknik direktör olmadan önce en önemli görevi Japon Milli Takımı’ydı. Zor şartlar altında 2004 Asya Kupası’nda mükemmel bir zafer kazandı. Japonya’nın Dünya Kupası’ndaki durumu ise felaketti. Ama Zico’nun yüksek yetenekteki bir takıma harika şeyler yaşatacağına hiç şüphe yok. Eğer 2006/07, Fenerbahçe’nin yılı olacaksa, bu, Şampiyonlar Ligi elemesinde şanssız bir şekilde Dinamo Kiev’e elenip katıldıkları UEFA Kupası’nda olacak. UEFA Kupası grubunda Newcastle, Palermo, Celta ve E.Frankfurt var. Grupları son derece güçlü. Ama Fenerbahçe bu gruptan çıkabilirse, belki de Avrupa’daki büyük günlerini (finali) görmek için 2008/09’u (Final Şükrü Saracoğlu’nda oynanacak) beklemek zorunda kalmayacak. Fenerbahçe farklı siyasi görüşe sahip olan insanları ortak paydada birleştiriyor; İslamcı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk gibi.
Kaynak : http://www.fenerbahce.org/
‘İlginç bir paradoks’Ohmynews’te ayrıca Fenerbahçe, dünyanın belki de en çok desteklenen takımlarından biri. 25 milyon taraftarı olduğu söyleniyor. İtalya’nın en popüler kulübü Juventus’un bile 11 milyon taraftarı var. İstanbul’un Asya yakasında kurulu Fenerbahçe’nin, bir Avrupa Kupası almayı çok istemesi, ilginç bir paradoks olarak dikkat çekiyor. Son zamanlarda Avrupa Kupası’nı Kadıköy’e getirme isteği yoğunlaşmış durumda. Yeni jenerasyon, en azından teorik olarak Fenerbahçe’nin uluslararası alandaki şanssızlığını kırmaya daha yakın görünüyor.
Ünlü oyuncu ve hocalarNijeryalı dahi oyun kurucusu Jay Jay Okocha, Arjantinli orta saha mücevheri Ortega, Batı Almanya’nın psikopat kalecisi Schumacher, Fransa 2000’de forma giymiş Anelka, Hırvat Rapajc, Bulgar golcü Kostadinov, Boşnak forvetler Baliç ile Boliç, Fenerbahçe renkleri altında mücadele etmişlerdir. Antrenör listesi ise daha etkileyicidir; Guus Hiddink (Güney Kore’yle 2002 Dünya 4’üncüsü), Parreira (Brezilya’yla 1994 Dünya Şampiyonu) Alman Milli Takımı Teknik Direktörü Löw, Avusturya, Arnavutluk ve Hırvatistan Milli Takımları’nı çalıştıran Otto Bariç ve 1958 ile 62’de Brezilya’nın Dünya Kupası’ndaki oyuncularından Didi.
En büyük yetenek TuncayFenerbahçe’nin en son simgelerinden biri kanat ve forvet oyuncusu olan Tuncay Şanlı. Türk futbolunun bir diğer ikonu Hakan Şükür gibi o da Sakaryalı. 24 yaşında ve Türk futbolunun şu anki en önemli yeteneği. Bitmek bilmeyen bir dayanıklılık, kovalar dolusu yetenek, yaratıcılık ve teknikle birlikte hakiki bir gol koklayıcısı. Tuncay’la birlikte hücumda küresel futbolda kendisini kanıtlamış iki oyuncu daha var; Mateja Kezman ve Alex. Kezman, PSV’de 122 maçta 105 gol attıktan sonra Chelsea ve Atletico Madrid’de kendini gösterememesine rağmen iyi bir destekle en üst seviyede potansiyele sahip.
Lugano en iyilerden biriAlex bir oyun kurucu ve duran top ustası. 70 kez Brezilya forması giydi. Şimdilerde kendini Dunga’ya kanıtlayıp, tekrar milli formayı kapmaya uğraşıyor. Orta sahası da Fenerbahçe’nin güçlü bir giysisi. Kendini kanıtlamış bir kişilik olan Appiah ve Mehmet Aurelio. Güçlü ve zeki Ümit Özat da onları kanattan mükemmel destekliyor. Savunmadaki en değerli kazanımlardan biri kaleci Rüştü. Uruguaylı stoper Diego Lugano, 2005 Dünya Kulüpler Şampiyonu Sao Paulo’dan alındı ve kendi pozisyonunda dünyanın en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor. Atakları kesmede son derece yırtıcı ve uzun paslarla atak başlatmakta son derece iyi. 5.7 milyon Euro’ya alınan Edu ise daha fizikli bir stoper ve Lugano’yu çok iyi tamamlıyor.
Takım Zico’ya teslimBu yıldızları çekip çevirmesi ve Avrupa’da dereceye yarıştırması için göreve getirilen kişi ise Zico’dan başkası değil. Zico, tarihteki en etkileyici takımlardan biri olan Tele Santana’nın çalıştırdığı 80’li yılların başlarındaki Brezilya Milli Takımı’nın kalbi durumundaydı. Fener’e teknik direktör olmadan önce en önemli görevi Japon Milli Takımı’ydı. Zor şartlar altında 2004 Asya Kupası’nda mükemmel bir zafer kazandı. Japonya’nın Dünya Kupası’ndaki durumu ise felaketti. Ama Zico’nun yüksek yetenekteki bir takıma harika şeyler yaşatacağına hiç şüphe yok. Eğer 2006/07, Fenerbahçe’nin yılı olacaksa, bu, Şampiyonlar Ligi elemesinde şanssız bir şekilde Dinamo Kiev’e elenip katıldıkları UEFA Kupası’nda olacak. UEFA Kupası grubunda Newcastle, Palermo, Celta ve E.Frankfurt var. Grupları son derece güçlü. Ama Fenerbahçe bu gruptan çıkabilirse, belki de Avrupa’daki büyük günlerini (finali) görmek için 2008/09’u (Final Şükrü Saracoğlu’nda oynanacak) beklemek zorunda kalmayacak. Fenerbahçe farklı siyasi görüşe sahip olan insanları ortak paydada birleştiriyor; İslamcı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk gibi.
Kaynak : http://www.fenerbahce.org/
Subscribe to:
Posts (Atom)